Kendin
Kendinde ne varsa/ Dünyaya sır değil
Sorduğun sen isen / Cevabı zor değil
Kendini çözünce/Beni de çözersin
Bakınca kendine/Gördüğüm sen bensin
Sende ben bende sen/Seninle aynıyız
Heryerde senle ben/Heryerde biz varız

Yourself
Whatever you have in yourself /It is no secret to the world
If What you ask is yourself/The answer isn’t difficult
When you have understood yourself/You will have understood me as well
When you look at yourself/The you that you see is me
You in I, I in you /We are the same
Everywhere you and I/ We are everywhere

Söz/Lyrics:Emrehan Halıcı, Müzik/Music:Seda Bağcan

Bugünlerde bu şarkı ile ruhumu dinlendiriyorum. Aslında bir anlamda arınıyorum. O kadar güzel ve anlamlı ki sözleri. Bana uzun zamandır uzak kaldığım tasavvuf felsefesini hatırlatıyor. Yeniden tasavvuf okumaya ihtiyacım var anlaşılan. Konya’yı özledim. Ramazan ayı yaklaşıyor. Arınmak için en güzel zaman. Ben Konya’da doğdum. “Hemşerim memleket neresi?” diye soranlara ise bazen” Konya”, bazen “Antalya/Akseki” derim. Annem ve babam Aksekilidir. Ne fark eder ki: Oralı, buralı, şuralı. Hepimiz değil miyiz Dünyalı?” Mevlana torunuyum sonuçta”. Diyeceğim, dedirtmiyorlar. Mevlana Celaleddin Rumi’ye ait olduğunu bildiğimiz, “Gel ne olursan ol yine gel” cümlesinin Mevlâna'dan 170 yıl kadar önce yaşayan Horasan bölgesi mutasavvıflarından Ebu Said-i Ebul Hayr'ın divanında da görüldüğü araştırmalarla ortaya konulmuş. Olsun o sözü Mevlana söylememiş olsun. Mevlana Tanrı'nın insanda cüz yani parça olarak var olduğunu 'Ben ona kendi ruhumdan üfürdüm' ayet-i kerimesine dayanarak her insanın Allah'tan bir parça, bir cevher taşıdığının üzerinde durmaktadır. Mevlana için önemli olan kişinin hangi milletten, hangi toplumdan olduğu, sosyal ve maddi konumunun ne olduğu değil içindeki bu cevherine, özüne ne kadar tabi olduğudur. Ben de öyle düşünüyorum. En azından düşünmem gerektiğini düşünüyorum.


Mevlana’nın ne kadar hümanist olduğu tartışma konularından biri. Ama benim tartışmak istediğim başka bir sevgi var. Ağaç sevgisi. Mevlana Türbesi ve çevresindeki yeşil alanların ve ağaçların yok edilerek meydan oluşturmak için beton haline gelmesini kabul edemiyorum. Çocukluğumda yazın Mevlena ziyareti sonrasında yakındaki Selimiye Camisi’nde öğle namazı kılan annemi beklediğim ağaçların gölgesi artık yok. Mevlana müzesi ve çevresi ağaç yeşili ile değil Türbe yeşiliyle hatırlanacak bugünün çocuklarının gelecekteki hafızalarında. Bütün o ağaçlar kesilirken Konyalılar ne düşünüyordu? Merak ediyorum. Yazın Konya’nın kuru sıcağında, gölgesinde serinleyecek ağaçlar olmadığı için evlerine kendilerini zor atacaklar muhtemelen. Toplumca bir zihinsel dönüşüme ihtiyacımız var. Ağaçları kesip bina yaparken binaları da satmak için üç boyutlu modellemelerde etrafını yalandan yeşil gösteriyorlar ya, bunlara inanan toplum için diyecek bir şey bulamıyorum. Bu yüzden lütfen Konya Belediyesi’nin aklımda kalan, ne kadar doğru olduğunu ve inanılarak söylendiğini pek kestiremediğim söylemi “Konya içinde yeşil değil yeşil içinde Konya” gibi bazı şeyler söylemde kalmasın. Gerçek yeşil alanların içinde sürdürülebilir projeler üretelim. Mevcudu yok ederek değil, koruyarak daha da iyileştirerek, akılcı çözümler getirelim.  Lütfen… Ağaçlara yetiyor gücümüz, biraz vicdanlı olalım.

Etiket:

0 yorum:

Yorum Gönder