SU YAPILARINDA BİTKİSEL
TASARIM
Tarih
Boyunca suyun kullanım şekilleri incelendiğinde, her ulusun veya toplumun suyu
değişik amaçlarla, ama mutlaka kullandığı görülmektedir. Suyun yaşam için
vazgeçilmez bir eleman olmasının yanı sıra, akışkan yapısı onun farklı
biçimlerde kullanılmasına olanak vermiştir.
Eski
Mısır’da su Nil’den kanallarla havuz ve göllere akıtılmış, Babil’in Asma
Bahçeleri’nde teraslara kadar yükseltilmiştir. Eski İran bahçelerinde su en
önemli eleman olarak ortaya çıkmıştır. Roma saray ve villa bahçelerinde,
Fransa’daki saraylarda ve İngiltere’deki bahçelerde değişik sanat akımları
içerisinde suyun başlıca elemanlardan biri olarak kullanıldığı görülür.
İspanya’da iç bahçelerde kullanılan su, uzak doğuda Çin ve Japonya’da,
Hindistan’daki düzenlemelerde de yaygın olarak görülmektedir.
Su
bitkilerinin su içerisindeki havuz ve göletlerde olduğu bildirilmektedir
(Akdoğan, 1974, Aslanboğa, 1983, Bartrum, 1968, Gültekin, 1981, Uzun, 1987,
Söğüt, 2002).
Mısır’da
M.Ö. 1400-1167 yıllarında firavun sarayı önündeki görkemli gölet içerisinde
papirüs (Cyperus papyrus) ile nülifer (Nymphea lotus), daha sonra da Nelumbo
nucifera’nın yoğun olarak su içerisinde kullanıldığı bildirilmektedir. Roma’da
312-337 yıllarında 15 adet büyük su bitkisi havuzu olduğu, 19. Yy’da
İngiltere’ye dünyanın daha sıcak bölgelerinden getirilen su bitkileri için
seralar içerisine havuzların yapıldığı, hatta bu havuzların Victoria amazonica gibi dev yapraklara
sahip bitkileri içine alacak büyüklükte olduğu bildirilmektedir (Bartrum, 1968,
Aslanboğa, 1983). Hindistan, Seylan ve Çin gibi ülkelerde Nelumbo cinsi doğal
olarak yetiştiği için doğudaki saray bahçelerindeki havuzlar içerisinde bu
bitki dekoratif olarak kullanılmıştır. Çinli Budistler nilüferleri saflığın
temsilcisi olarak kabul etmiş ve su içerisinde dekoratif amaçlı olarak
kullanmışlardır (Akdoğan, 1974). Eski Hindistan ve Çin’de Buda’nın bu bitkinin
çiçeğinin kalbinden doğduğuna inanıldığı ve Budistlerce saygı gösterildiği
bildirilmektedir (Swindells ve Mason, 1989, Söğüt, 2002).
19.
yüzyılın başlarından itibaren Amerika ve Uzak Doğu’dan Batı Avrupa’ya birçok su
bitkisinin getirilmesi ile, düzenlemelerde bitkiye uygun çevre yaratma çabaları
ortaya çıkmıştır. Bu dönemde kaya bahçelerinde şelalelerin kullanılması,
havuzlara uzanan kaskatlar ve bu kaskatların gerisinde mağara benzeri yapılar
oluşturulması yaygınlık kazanmıştır. Su bitkilerinin Avrupa’ya getirilmesi ile
birlikte bitkilerde ıslah ve üretim çalışmaları da başlamıştır. Böylece su
bitkilerinin çeşitleri ile birlikte konuyla ilgili bilgide de artış olmuştur
(Bartrum, 1968; Swindells ve Mason, 1989, Söğüt, 2002).
Günümüzde
teknolojinin gelişmiş olması nedeniyle su bahçeleri teraslar, çatılara kadar
hatta iç mekanlara kadar uzanmaktadır. Su bitkilerinde de çeşitlerin piyasada
tüketiciye sunulmaya hazır olması da bu oluşumu hızlandırmıştır. Ancak
ülkemizde su bitkilerine yönelik belirgin bir kullanım ve buna bağlı olarak bir
pazar da henüz bulunmamaktadır (Söğüt, 2002).
7.1. Su Bitkilerinin Kullanım İlkeleri
Bir
çevre düzenlemesi içerisinde suyun ve su içerisinde de bitki kullanımının
genelde düzenlemenin değerini bir kat daha arttıracağını söylemek yanlış olmaz.
Su bitkilerinin kullanımını iklim başta olmak üzere su durumu ve topoğrafik
yapı gibi çevresel faktörler ve bitki ile ilgili özellikler sınırlandırmaktadır.
Genelde
olduğu gibi su bitkileri de formal veya informal olarak düzenlenebilmektedir.
Su bitkilerinin formal olarak düzenlenmesi dahaçok küçük alanlardaki su
yüzeylerinde yapılmaktadır. Eğer küçük bir
alandaki
su yüzeyinde informal bir düzenleme yapılacak olursa, alanda kargaşa
yaratılması oldukça muhtemeldir. Bu gibi küçük su yüzeylerinde az bitki türü
ile formal bir düzenleme yapılması etkinliğin çok olmasını sağlar. Büyük
alanlarda ise yine genel düzenleme şekli dikkate alınarak formal veya informal
düzenlemeler yapılabilir. Ancak büyük su yüzeylerinde formal düzenleme yapmak
oldukça fazla emek ve zaman gerektirir.
Su
bitkilerinin düzenlenmesinde genel bir ilke olarak su yüzeyinin tamamının bitki
ile kapatılması düşünülmemekledir. Uzun (I997)'a göre bir su yüzeyinin 1/3'ü
veya 1 /4'ü bitki ile kaplanmış olmalı, geri kalan alan bitkisel yapının
yansıması için açık olarak planlanmalıdır. Ancak düzenleme çok sığ sularda ve
sürekli nemli topraklarda düşünüldüğünde bazı özel amaçlar için su yüzeyi
tamamen bitki ile kaplı olarak da planlanabilir (Söğüt, 2002).
7.1.1. Alanla ilgili
Özellikler
Bir
bitkinin herhangi bir alanda kullanımını etkileyen en önemli faktörlerden biri
o alanın iklimsel özellikleridir. Alandaki iklimsel özellikler hem suyun hem de
bitkinin kullanım şeklini etkilediği gibi bitkinin alanda kullanılıp
kullanılamayacağını da etkilemektedir. Burada kullanımı sınırlayıcı çevresel
koşullar içerisinde en önemli olan sıcaklıktır. Birçok su bitkisi tropik
kökenli olup, düşük sıcaklıklara çok fazla dayanıklı değildir. Örnek olarak
tropik kökenli nilüferler verilebilir. Bu bitkilerin iklimin uygun olmadığı
yerlerde çok yıllık olarak kullanılması mümkün olmaz. Ancak bu bitkilerin tıpkı
mevsimlikler gibi tek yıllık olarak kullanımı mümkündür (Bartrum, 1968). Ayrıca
uygun olmayan çevre koşullarında bitkinin uygun ortamlarda saklanılarak
kullanılabilmesi de olasıdır. Kullanılan suyun derinliği güneşlemeye bağlı
olarak su sıcaklığını da etkileyecektir. Suyun fazla ısınması da bitki
kullanımında sınırlayıcı bir etkendir. Doğal yaşam ortamı serin sular olan su
bitkilerinin bu gibi alanlarda kullanılmamak gerekir. Eğer mutlaka kullanılması
düşünülüyor ise, ortamın sıcaklığını azaltıcı önlemlerin alınmalıdır. Gölgeleme
veya taze su eklenmesi bu önlemler içerisindedir.
Yaz
ayarında sıcaklığın fazla artışının yanında kışın soğuk geçen bölgelerde suyun
belirli bir sıcaklığın altına düşmesi veya donması da bitki kullanımını
sınırlandırmaktadır. Özellikle tropik kökenli veya hassas olan tür veya
çeşitlerde çevresel koşulların uygun olmadığı zamanlarda bitkilerin sağlıklı
olarak kalabilmeleri beklenir. Aksi halde kullanılan birçok bitki elden çıkar.
Bu gibi hassas su bitkilerinin saksılar içerisinde kullanılması ve koşulların
uygun olmadığı kış aylarında sera gibi kapalı yerlerdeki havuzlara veya
küvetlere aktarılması gerekebilir. Alandaki ışık veya ışıklanma durumu da su
bitkilerinin kullanımını etkilemektedir. Su bitkilerinin tamamı fotosentez için
çok ya da az ışığa gereksinim duymaktadır Ancak ışığın şiddeti yönünden
istekleri tıpkı kara bitkilerinde olduğu gibi birbirinden farklıdır. Bazı su
bitkilerinin yaşamlarını sürdürebilmeleri için su üzerinde gölgenin oluşması
gerekir. Örneğin nilüferlerin birçok çeşidi yarı gölgeli suya gerek
duymaktadır. Bazı bitkiler ise tümüyle güneş ışığı alan ortamlarda yetişirler.
Bu durumda suyun kenarında suyu gölgeleyecek bitkisel materyalin ya seçilmemesi
ya da gölge yapmayacak şekilde düzenlenmesi gerekir. Büyük su alanlarında su
yüzeyinde gölge alanlar sağlamak için uzun boylu ve kümeli formlu kıyı
bitkileri kullanılabilir (Söğüt, 2002).
Suyun kullanıldığı alanın büyüklüğü de kullanımla ilgili bazı standartlar getirmektedir. Ölçüde uyum sağlamak için büyük alanlarda büyük, küçük alanlarda ise küçük bitki veya bitki grupları ile düzenleme gereklidir. Oldukça geniş bir alanda kullanılan su içerisindeki bitkiler alanla bağlantılı olarak özellik göstermekle birlikte, çevreden kolaylıkla algılanabilecek nitelik ve yoğunlukta olmayı gerektirir. Alanın büyüklüğü hem bitki seçimini hem de kullanılacak bitki sayısını etkilemektedir. Dar alanlarda kullanılan su bitkilerinin seçimi de yine genel düzenleme ile ilişkili olarak değişmekle birlikte daha sınırlı sayıda ve çok hızlı büyüyüp gelişmeyen tür ve çeşitlerin seçimini
gerektirmektedir. Oldukça küçük bir alanda hızlı büyüyüp gelişen ve büyük bir yapıya sahip olan bitkilerin kullanımı ancak bazı özel amaçlar çın uygun olabilir. Genelde istilacı olarak nitelenen bu bitkilerin kullanımına ancak geniş alanlarda yer verilmelidir. Suyun kullanıldığı alanın eğimi de bitki kullanımını etkilemektedir. Eğimli bir alanda oluşturulan su yüzeyi durgun veya tümüyle hareketli olabilir. Bundan başka su durgun ve hareketli olarak kombine edilmiş de olabilir. Hem suyun durgun ya da hareketli olmasına göre bitki seçimi yapılmalıdır, hem de suyun algılanmasının engellemeyecek şekilde bitkilerin düzenlenmesi gerekir. Bu gibi düzenlemelerde eğer su bitkileri ön plana çıkarılacak ise düzenlemede kullanılan bitkiler planlama ilkelerine bağlı kalınarak bir yönlendirme içerisinde olmalıdır. Böylece eğimli alanda yapılan genel düzenlemeye de bağlı kalınmış olunur. Düzenlemede seçilecek bitkilerle genel düzenlemede sağlanmış olan eğimi vurgulama ya da azaltma etkisi
oluşturulabilir. Hareketli ve durgun su kullanımının kombine edildiği alanlarda aynı bitkinin değişik su ortamlarında yetişen türleri seçilebilir. Böylece farklı su tiplerine uyum sağlamış aynı bitkinin
farklı türlerini kullanmak şansı ortaya çıkmaktadır. Buna ömek olarak Ranunculus fluitans ve Ranunculus aquatilis türleri verilebilir. R. fluıtans hareketli, R. aquatilis ise durgun sularda kullanıma uygun olan
bitkilerdir. Suyun kullanıldığı alanda var olan bitkiler genel düzenlemeyle birlikte su bitkilerinin kullanımı ve düzenlenmesini de etkilemektedir. Su yüzeyinin çevresinde varolan bitkilerin büyüklük ve formları ile dokuları su içerisinde de benzer özelliklerin seçilmesini gerekli kılabilir. Mevcut bitkilerin su yüzeyine etkileri de bitki seçimi ve kullanımını etkilemektedir. Alanın kullanım şekli ve alandaki sirkülasyon da su bitkilerinin kullanımını etkilemektedir. Su yüzeyinin bir yolun yakınında olması su bitkilerinin tek taraflı düzenlenmesini gerektirebilir. Su yüzeyinin yola yakınlığı, şekli ve büyüklüğü bitkilerin seçimi ve kullanımını etkiler. Bir yolun yakınında düzenlenen ve yola paralel şekilde planlanmış, dar, fakat uzun bir su yüzeyi bitkilerin yoldan algılanması esas alınarak düzenlenir, bu da mevsimlik veya çok yıllıklardan oluşturulmuş bir bordur etkisi yaratır. Ancak geometrik olarak planlanmış su yüzeylerinde bu şekle bağlı kalınarak bitki düzenlemesi yapılır. Su yüzeyinin tek veya çok taraftı olarak düzenlenmesi su yüzeyinin alandaki konumu ve bakış açılarıyla ilişkilidir. Genel düzenleme ilkeleri içerisinde alandaki su da bir düzenleme elemanıdır. Su. eğer sadece bitki kullanımı için bir alan oluşturuyorsa genel ilkelerin içerisinde yeralan vurgu, uyum, zıtlık gibi düzenleme ilkelerine uygun biçimde düzenlenmeli sadece kendi içerisinde bir bütün olarak düşünülmemelidir. Tümüyle vurgu elde edilmek istenmiyorsa alana geçişi sağlayacak bitkisel materyal kullanılmalıdır. Su alanı çevresinde kaba dokulu bitkiler kullanılmış ise. su kıyısında da Gunnera bitkisinin kullanımı su ile alan arasındaki geçişi sağlayacaktır. Su yakınında bitki bordürleri bulunuyorsa İris ve Calla gibi bitkiler bu alanla suyun birbirine bağlanmasında rol oynarlar. Su bitkilerinin kullanılması ancak suyun varlığına bağlıdır. Eğer bulunulan çevrede su yeterli miktarda bulunmuyorsa, bu durum su bitkilerinin kullanımını da etkileyecektir. Suyun fazla oluşu yenilenebilmesini sağlayacak ve bu koşullara uygun su bitkilerine düzenlemelerde kolaylıkla yer verilebilecektir. Suyun az oluşu uygun bir bitki seçimini gerektirecektir. Bu gibi suyun yetersiz ve yenilenemez oluşu kıyı bitkilerinin, bol oluşu ise Hottonıa gibi su içi bitkilerinin kullanımında kolaylık sağlayacaktır. Su içerisinde bulunan bazı mineraller veya kirletici etmenlerin varlığı da bitki kullanımını sınırlayıcı bir faktördür. Bazı bitkiler su
içerisindeki minerallerden kolaylıkla etkilenebilmektedirler.
gerektirmektedir. Oldukça küçük bir alanda hızlı büyüyüp gelişen ve büyük bir yapıya sahip olan bitkilerin kullanımı ancak bazı özel amaçlar çın uygun olabilir. Genelde istilacı olarak nitelenen bu bitkilerin kullanımına ancak geniş alanlarda yer verilmelidir. Suyun kullanıldığı alanın eğimi de bitki kullanımını etkilemektedir. Eğimli bir alanda oluşturulan su yüzeyi durgun veya tümüyle hareketli olabilir. Bundan başka su durgun ve hareketli olarak kombine edilmiş de olabilir. Hem suyun durgun ya da hareketli olmasına göre bitki seçimi yapılmalıdır, hem de suyun algılanmasının engellemeyecek şekilde bitkilerin düzenlenmesi gerekir. Bu gibi düzenlemelerde eğer su bitkileri ön plana çıkarılacak ise düzenlemede kullanılan bitkiler planlama ilkelerine bağlı kalınarak bir yönlendirme içerisinde olmalıdır. Böylece eğimli alanda yapılan genel düzenlemeye de bağlı kalınmış olunur. Düzenlemede seçilecek bitkilerle genel düzenlemede sağlanmış olan eğimi vurgulama ya da azaltma etkisi
oluşturulabilir. Hareketli ve durgun su kullanımının kombine edildiği alanlarda aynı bitkinin değişik su ortamlarında yetişen türleri seçilebilir. Böylece farklı su tiplerine uyum sağlamış aynı bitkinin
farklı türlerini kullanmak şansı ortaya çıkmaktadır. Buna ömek olarak Ranunculus fluitans ve Ranunculus aquatilis türleri verilebilir. R. fluıtans hareketli, R. aquatilis ise durgun sularda kullanıma uygun olan
bitkilerdir. Suyun kullanıldığı alanda var olan bitkiler genel düzenlemeyle birlikte su bitkilerinin kullanımı ve düzenlenmesini de etkilemektedir. Su yüzeyinin çevresinde varolan bitkilerin büyüklük ve formları ile dokuları su içerisinde de benzer özelliklerin seçilmesini gerekli kılabilir. Mevcut bitkilerin su yüzeyine etkileri de bitki seçimi ve kullanımını etkilemektedir. Alanın kullanım şekli ve alandaki sirkülasyon da su bitkilerinin kullanımını etkilemektedir. Su yüzeyinin bir yolun yakınında olması su bitkilerinin tek taraflı düzenlenmesini gerektirebilir. Su yüzeyinin yola yakınlığı, şekli ve büyüklüğü bitkilerin seçimi ve kullanımını etkiler. Bir yolun yakınında düzenlenen ve yola paralel şekilde planlanmış, dar, fakat uzun bir su yüzeyi bitkilerin yoldan algılanması esas alınarak düzenlenir, bu da mevsimlik veya çok yıllıklardan oluşturulmuş bir bordur etkisi yaratır. Ancak geometrik olarak planlanmış su yüzeylerinde bu şekle bağlı kalınarak bitki düzenlemesi yapılır. Su yüzeyinin tek veya çok taraftı olarak düzenlenmesi su yüzeyinin alandaki konumu ve bakış açılarıyla ilişkilidir. Genel düzenleme ilkeleri içerisinde alandaki su da bir düzenleme elemanıdır. Su. eğer sadece bitki kullanımı için bir alan oluşturuyorsa genel ilkelerin içerisinde yeralan vurgu, uyum, zıtlık gibi düzenleme ilkelerine uygun biçimde düzenlenmeli sadece kendi içerisinde bir bütün olarak düşünülmemelidir. Tümüyle vurgu elde edilmek istenmiyorsa alana geçişi sağlayacak bitkisel materyal kullanılmalıdır. Su alanı çevresinde kaba dokulu bitkiler kullanılmış ise. su kıyısında da Gunnera bitkisinin kullanımı su ile alan arasındaki geçişi sağlayacaktır. Su yakınında bitki bordürleri bulunuyorsa İris ve Calla gibi bitkiler bu alanla suyun birbirine bağlanmasında rol oynarlar. Su bitkilerinin kullanılması ancak suyun varlığına bağlıdır. Eğer bulunulan çevrede su yeterli miktarda bulunmuyorsa, bu durum su bitkilerinin kullanımını da etkileyecektir. Suyun fazla oluşu yenilenebilmesini sağlayacak ve bu koşullara uygun su bitkilerine düzenlemelerde kolaylıkla yer verilebilecektir. Suyun az oluşu uygun bir bitki seçimini gerektirecektir. Bu gibi suyun yetersiz ve yenilenemez oluşu kıyı bitkilerinin, bol oluşu ise Hottonıa gibi su içi bitkilerinin kullanımında kolaylık sağlayacaktır. Su içerisinde bulunan bazı mineraller veya kirletici etmenlerin varlığı da bitki kullanımını sınırlayıcı bir faktördür. Bazı bitkiler su
içerisindeki minerallerden kolaylıkla etkilenebilmektedirler.
7.1.2. Bitki ile İlgili Özellikler
Bitki ile ilgili özellikler alanda kullanımlarını sınırlandırmaktadır. Bitkinin kendi yapısı ile ilgili özelliklerinin dışında, fonksiyonel olarak su ortamına etkisi de kullanımında seçimini etkilemektedir. Bitki ile ilgili özellikler aşağıda sıralanmıştır:
- Bitkinin formu-şekli: Tamamen formal olarak yapılan bu düzenlemede dağınık yapılı bir su bitkisinin kullanımı süzkonusu olmaz. Bitkinin formu düzenlemedeki kullanımı ve kullanılan bitki sayısını etkiler. Çim alanla bağlantılı ve onun seviyesindeki bir su yüzeyinde kullanılan nilüferler, çevresindeki çiçekli mevsimliklerle birlikle kullanılan kıyı bitkileri şekil yönünden uyumları isleniyorsa, doğru bir seçimdir. Su içerisindeki bitkinin formu bu şekilde bir geçişi ya da uyumu sağladığı gibi. tümüyle bir vurguyu ya da zıtlığı da yaratabilir. Çim alanla bağlantılı su ortamında nilüfer yerine dik formlu ve grup halinde büyüyen Acorus gramineus 'Variegatus'un
veya İris
'in kullanımı bu amacı gerçekleştirir.
-Bitkinin çiçek ve yapraklarının özellikleri: Bir su bitkisinin yaprak ve
çiçeklerinin özellikleri de kullanımı etkileyen önemli faktörlerden
birisidir. Çiçeklerin
büyüklüğü,
rengi, etkili olup olmaması gibi faktörler bu bitkiler ile estetik ilkelerin
yaratılmasını ya da yaratamamasını sağlar. Kırmızı çiçekli nilüfer çiçekleri ile tamamen yeşilin hakim olduğu bir alanda vurgu yaratmak mümkündür. Su içerisinde kullanılan farklı renklerdeki çiçeklerle de uyum veya zıtlık gibi etkiler yaratılabilir. Bitkinin yaprak büyüklüğü, şekli, rengi, parlaklığı da kullanımını belirlemektedir. İri yaprakları ile Gunnera bitkisi oldukça dekoratif bir görünümdedir. Düzenleme içerisinde bu görünümü ile zıtlık veya vurgu yaratmak için oldukça uygun bir bitkidir Gunnera ile Pistia'nın birlikte kullanımı aynı dokudaki iki bitkinin su kıyısında ve yüzeyinde kullanımı nedeniyle bir uyum ve
geçiş yaratacaktır. Bitkinin Dokusu: Bazı su bitkileri oldukça ince dokulu iken (Hottoma. Mynophyilum) bazıları da oldukça kaba (Pontederia cordata) dokuludurlar Bitkilerin bu özelliklerinden yararlanılarak gerek kendi
aralarında, gerekse çevresi ve genel düzenleme içerisinde farklı etkiler oluşturulabilir.
geçiş yaratacaktır. Bitkinin Dokusu: Bazı su bitkileri oldukça ince dokulu iken (Hottoma. Mynophyilum) bazıları da oldukça kaba (Pontederia cordata) dokuludurlar Bitkilerin bu özelliklerinden yararlanılarak gerek kendi
aralarında, gerekse çevresi ve genel düzenleme içerisinde farklı etkiler oluşturulabilir.
Bitkinin Büyüklüğü ve Büyüme Hızı:
Bir su bitkisinin büyüklüğü de kullanımı sınırlayan önemli bir faktördür. Çok büyük su alanında oldukça küçük etki yapabilecek Typha minima’nın
kullanımı
söz konusu olamaz. Bunun tersi de özel amaçlar dışında doğru sayılabilir, özellikle sürekli nemli topraklarda yapılan bir düzenlemede hızlı büyüyen ve büyük
yapılı
kıyı
bitkileri kullanılabilir. Bu bitkiler bir su yüzeyi ile diğer bitkiler arasında iyi bir bağlantı sağlarlar. Bitkinin büyüme
hızı
onun kaplayacağı son alanın büyüklüğünü belirlemek bakımından
önemlidir. Bireysel rozet formlu Straiotes ile istilacı katmanlı yapıdaki Myriophyllum'un suda kaplayacağı alan farklıdır.
-Bitkinin sudaki fonksiyonu: Su
bitkileri genelde suya O2 sağlarlar, ancak suya sağlanan yarar bitkiden bitkiye değişiklik
göstermektedir. Bitkideki mineral madde içeriğinin bir bölümü
suya geçmektedir Ancak bunun etkileri hakkında net bilgiler bulunmamaktadır. Ranunculus
türlerı herhangi bir kirletici etkisinin olmadığı su ortamında yaşayabildikleri için düzenlemelerde temiz su
kullanılmasını zorunlu kılarlar.
- Bitkinin Gereksindiği Su Alanının Büyüklük ve Derinliği: Su bitkileri yaşam
yerlerine bağlı
olarak belirli derinliklerde suya gereksinim duyarlar. Örneğin nilüferlerden bazıları 30-45 cm derinliğindeki sularda yaşamlarını sürdürebilirlerken, bir kısmı da 60-180 cm su derinliğine gereksinim duyabilmektedir. Eğer bir
düzenlemede kullanılan su bitkileri için suyun derinliği yeterli değilse, bitki büyüme ve gelişimi duyarlılığa bağlı olarak ya olmayacak, ya da aksaklıklar gösterecektir.
düzenlemede kullanılan su bitkileri için suyun derinliği yeterli değilse, bitki büyüme ve gelişimi duyarlılığa bağlı olarak ya olmayacak, ya da aksaklıklar gösterecektir.
7.2. Su
Bitkilerinin Dikimi
Hazırlanan proje ister
formal isterse informal
olsun su bitkilerinin su içerisindeki yerlerine dikilmeleri özel bir teknik gerektirmektedir. Kara
bitkilerinden farklı
olarak su bitkilerinin çoğunun
satışa sunulması, dikim yerlerine taşınması ve dikimi su ortamı içerisinde yapılmaktadır. Bitkinin sudaki yetişme ortamının kıyı
ve su içi olmasına bağlı olarak bitkinin satışa sunulacağı kap şekli de değişiklik
gösterecektir. Elodea canadensis bitkisi tamamen suya batık şekilde pazara
sunulurken, Nymphaea cinsi bitkilerin
kökleri çamur içerisinde tutturulmuş ve yaprakları yüzen formda pazara
sunulmalıdır. Hydrocharis morsus-ranae gibi yüzücü bitkilerin pazarlanması bitkilerin bir
yere tutunmaması,
bitkinin serbest yüzmesi nedenlerinden daha kolay görünmektedir.
Bu tip bitkilerin plantasyonu da son derece basittir. Bitkinin sadece su ile
temas etmesi ile dikim işlemi yapılmış olur. Ancak gerek su içi ve gerekse yüzen köklü bitkilerin dikim işlemleri
farklı uygulamaları gerektirmektedir. Kıyı bitkilerinin dikimi de özel uygulamaları gerekli kılmaktadır. Bitkinin büyüme hızı,
istilacı olup olmaması da dikimde önemli bir konudur. Eğer bitki gelişimi oldukça hızlı ve bitkinin karakteri istilacı bir yapı gösteriyor ise, bu bitkinin su içerisine dikimi serbestçe yapılamaz. Bitkinin yayılım alanını daraltmak için gerekli önlemler alınmalıdır,
bitkinin yayılmaması iki şekilde önlenebilir. Bunlardan ilki daha alanın hazırlanması havuzun yapımı
aşamasında bu tip bitkiler için
sınırlı alanların oluşturulması, diğeri ise bitki dikiminin saksılar İçerisine yapılarak yayılmalarını engellemektir. Su bitkileri için hazırlanan basit bir havuzun kesiti Şekil 1'de verilmiştir. Şekil 1'de su içerisinde bitki için oluşturulan bazı özel alan tipleri ile
su içerisine doğrudan dikim şekilleri görülmektedir.
Şekil 1. Su Bitkileri
İçin Hazırlanan Basit Bir Havuzun Kesiti (Birdsel. 1987, Söğüt, 2002).
Nasıl hazırlanırsa hazırlansın su bitkilerinin
dikimi için gerekli olan toprak ortamının
su içerisine yerleştirilmesi gerekmektedir. Dikimde kullanılacak ortamın özelliği bitkilere göre farklılık
göstermekle birlikte, genel olarak
herhangi bir bahçe toprağı olabilir. Ancak bahçe
toprağının
hastalık ve zararlı gibi etmenleri içermemesi gerekir. Ayrıca içerisindeki yabancı ot köklerinin, kuru dal, yaprak ve kök parçalarının temizlenmesi için elenmiş olması gereklidir (Söğüt, 2002).
Dikimi etkileyen en önemli unsur mevsimdir. Su bitkilerinin dikim
zamanı ilkbahar ve erken yaz dönemindedir. Geç yaz döneminde de bu
bitkilerin dikimi yapılabilmektedir. Genel
bir kural olarak bitkiler aktif olarak büyümelerini sürdürürken kolayca başka bir yere şaşırtılabilmektedirler (Swindells ve Mason. 1989). Dikimde gerekli
olan kaplar değişik
biçim ve materyallerdeki saksılar olabilir. Genellikle sepet şeklinde ve tüm yüzeyleri geçirgen olan saksılar su bitkilerinin dikimi için daha kullanışlıdır.
Bu tip saksıların kullanımında saksıya konulan ortamın su içerisinde dağılmaması için koruyucu ve geçirgen bir başka tabakaya gerek
duyulur. Bu gazete kağıdı gibi bir materyal olabileceği gibi ince dokulu bir ağ da olabilir. Dikim işlemi bitkiden bitkiye göre farklılık göstermektedir.
Dikim sırasında normal dikim işlemlerinin dışında yapılması gereken bir diğer işlem de, dikimin bitmesinden sonra dikim yapılan ortam yüzeyinin küçük çakıl taneleri ile kapatılmasıdır. Bu işlem hem bitki köklerinin toprağa daha iyi tutunmasını sağlar, hem de toprağın su içerisine dağılmasını önler. Ayrıca balıkların bitki köklerini dağıtmaları da engellenmiş olur. Eğer bitki dikimi köksüz olarak yapılıyor ise, bu işlemin dışında bitki dallarının bir arada tutulmasını sağlamak için birbirine bağlama ve gövdeyi toprak içerisinde tutmak
için bir ağırlık bağlama gibi işlemler yapılabilir. Saksı içerisine dikim yapılıyorsa bir saksı içerisine tek tür veya çeşidin (varyete) dikimi yapılmalıdır. Bitki ve saksı büyüklüğüne bağlı olarak saksı içerisine tek veya 2-3 adet bitki dikilebilir. Bitkiye göre değişmekle birlikte tek saksı içerisinde birden fazla sayıda bitkinin dikilmesi daha iyi bir görsel etki yapar veya istenilen etkinin beklemeksizin hemen oluşmasını sağlar. Havuzun dip kısmının özelliği de dikimi etkilemektedir. Özellikle kökleri için bir ortama gereksinim duyan bitkiler için dikim şeklini
Havuz dip kısmı tamamen veya bir kısım
olarak bitki dikimi sağlamak için dikim ortamı içeriyorsa dikim doğrudan dip kısma yapılabilir. Eğer havuzun dip kısmı beton veya diğer sert malzemelerden biri ile kaplı ise ve toprak konulmak istenmiyorsa
bitkilerin dikimleri saksılar içerisine yapılır. Havuzun derinliği de bitki dikimini etkiler. Eğer havuz bitkinin büyüyemeyeceği bir derinlikte ise bitki istenildiği şekilde büyüyüp
gelişemez. Buna örnek olarak Nymphaea bitkisi verilebilir. Bu bitki için havuz derinliği çeşitlere göre değişmekle birlikte 90-120 cm olmalıdır.
Eğer havuz bitki boyundan daha derin ise
bitkinin kendi yetişeceği uygun derinliğe kadar büyümesini sağlamak için havuzun içerisinde geçici yükseltiler oluşturulmalıdır. Bunlar düzgün kesimli taş, tuğla veya briket ile yapılabilir. Bitki yapraklarının
su üzerinde yüzeceği yükselti üzerine saksı yerleştirilir. Bitki büyüdükçe
yükseklik yavaş yavaş azaltılır
ve sonunda saksı havuz tabanına kadar indirilmiş
olunur. B şekilde su içerisine yerleştirilen Nymphaea
bitkisi için materyal azaltma işlemi iki haftada bir yapılabilir.
7.3.
Bakım İşlemleri
Bakım işlemleri içerisinde havuzun temizlenmesi, bitkinin gübrelenmesi, çoğalan ve sıkışan bitkilerin bölünmesi
(ayrılması) gibi işlemler sayılabilir. Havuzun temizlenmesi işlemi beş-altı yılda bir ilkbahar döneminde yapılmaktadır. Tabanında önemli bir miktarda organik
döküntü, suyun yüzeyinde yağlı bir tabaka ve hatta koku da varsa havuzun
temizlenme zamanı gelmiş demektir. Havuzun tümüyle boşaltılması buradaki canlılar için özel dikkati gerektirmektedir. Hem hayvanların, hem de bitkilerin zarar görmeden havuzun temizlenmesini sağlamak, özellikle büyük ölçekli düzenlemelerde son derece güçtür.
Bitkilerin bölünmesi,
ayrılması işlemi kıyı
bitkilerinde 2-3 yılda birkez yapılır.
Fakat hızlı büyüyüp
gelişen bitkilerde her yıl yapılan seyretme işlemi dengenin düzenli olmasını sağlar. Kökleri ile dip kısma tutunan yüzücü bitkilerin ayrılması işlemi daha fazla emek ve zamanı gerektirir. Bu tip bitkilerde yaprak, Özellikle çiçekli olanlarda çiçek
büyüklüklerinin normalden küçük olması, zayıflaması bitkinin ayrılması zamanının
geldiğini gösteren ölçütlerdendir. Nilüferlerden kuvvetli gelişenler 3 yılda bir ayrılmaya gerek gösterirler. Diğerleri ise 4-5 yılda bir ayrılabilirler. Elodea gibi su içi bitkilerinin her ilkbaharda sürgünlerinin dipten
kesilmesi yeni ve kuvvetli bir bitki büyüme ve gelişmesini teşvik eder. Eğer bitkiler saksılar içerisinde ise bitkinin
bölme işleminin yapılarak yeni bir
kompost içerisine dikilmesi en iyi yollardan
birisidir. Kıyı
bitkilerinin bölünmesi
otsu çok yıllıklara benzer şekilde yapılmaktadır. Kökler birbirinden ayrılır
ve en dıştaki genç ve kuvvetli bitki grubunun yeniden dikimi yapılır.
İçteki gruplar daha fazla kuru ve cansız gövde, kök ve dal içerirler. Nilüferlerde genç ve kuvvetli yan sürgünlerin geliştiği köklerin yeniden dikimi yapılmalıdır. Önceden dikimi yapılan kökler ise atılmalıdır.
Yaz döneminde havuz içi veya kenarında bakım işlemi hemen yok
gibidir. Kuru çiçeklerin
alınması ile bitkilerin bazılarının
tohumla etrafa yayılması engellenmiş olur.
Gübreleme
sucul bitkilerde yeni dikimde gereksizdir. Ancak bu bitkiler için satılan özel yapıdaki gübre plakalarının bitkinin dip kısmına yerleştirilmesi ile yapılan bir gübreleme şeklinin olduğu bildirilmektedir. Swindells ve Mason, 1989).
Havuzun içerisine dökülen ağaç yapraklarının
sonbahar ve kış dönemlerinde havuzdaki suyun yüzeyinden temizlenmesi gerekir. Eğer havuza yakın at kestanesi
(Aesculus hippocastanum) gibi ağaçlar varsa bunların meyveleri suda toksik etki yaparlar. Suda yüzen bitkiler günlerin kısalması ile birlikte kış tomurcukları oluştururlar. Bu tomurcuklar toplanır ve dip kısmında biraz toprak
bulunan kavanozlar içerisinde ertesi
ilkbahara kadar saklanır. İlkbahar döneminde bitki gelişmeye
başlayınca asıl yerlerine geçirilirler. Bu işlemin şekli ve zamanı bitkiden bitkiye değişmektedir (Söğüt, 2002).
Kıyı bitkileri içerisinde kış döneminde yeşil aksamı ölenlerin soğan, yumru veya rizomları nemli kum içerisinde ilkbahara
kadar saklanıp dana sonra dikimleri yapılabilir.
8.
BAZI SU BİTKİLERİ
Su bitkileri su kıyısında, yüzeyinde ve içerisinde değişik
amaçlarla kullanımı olan bitkilerdir. Bu
bölümde
üzerinde durulan bitkiler peyzaj mimarlığı yönünden bir çevre düzenlemesinde farklı
amaçlarla kullanılanların yanı sıra, ülkemizde doğal yayılımı da olanlardır. Bitkiler kıyı çizgisinin
dışındaki nemli yerler de dikkate alınarak gruplandırılmış ve
- kıyı bitkileri,
- su içi bitkileri ve
- yüzen bitkiler
başlıkları altında incelenmiştir. Ancak bu şekilde bitkileri tek tek incelemeye başlamadan önce, nem seven ve su yakınlarında kullanılabilecek bitkilerden de söz etmekte yarar görülmektedir. Bir düzenleme içerisinde su bitkilerinin çevresinden ayrı düşünülmesi
uygulamada bazı hataların ortaya çıkmasına neden olacaktır. Bu ilk grup içerisinde ele alınacak bitkiler suya dayanıklı olan ağaç ve çalı türleridir. Suya yakın olarak kullanılabilecek bazı ağaç cins ve türleri aşağıda kısaca özetlenmiştir
Alnus (kızılağaç):
Betulaceae familyasından olan bu cinsin türleri genelde orta büyüklükte yaprak döken, parlak yeşil renkli yapraklı ve dar piramit formlu büyük
çalı veya ağaçlardır. Türlerine göre 5-30 m boylanırlar. Alnus
cinsinin türleri genel olarak serin ve nemli
yerlerin bitkileridir. Köklerinde havanın serbest azotunu bağlayan yumrular bulunur. Doğal olarak yetiştiği alanlar deniz kıyılarındaki ormanlar, vadi tabanları, dere yatakları, bataklıklar, durgun sular
gibi yerlerdir. Doğal yayılım
alanlarından da anlaşılacağı gibi su düzenlemelerinin çok yakınlarında su ile ilişkili olarak kullanımı sağlayan bir cinstir.
Betula (huş): Betulaceae
familyasından olan bu cinsin türleri küçük veya orta büyüklükte, ince yapılı, yaprak döken ağaçlardır. Betula cinsinin 40 kadar türü bulunur. Türkiye'de doğal olan 4 türü vardır. Soğuk iklimlere uygun
bir bitki olup, genellikle derin, zengin, iyi drenajlı topraklarda gelişirlerse de nemli
topraklara uyum sağlayabilir. B. nigra gibi bazı türlerinin suya dayanıklılığı daha da fazladır. Bu bitki gövde kabuk renginin beyaz olması nedeniyle oldukça dekoratiftir. Bitki
tacı oldukça açık, fakat tepesi dar
bitkilerdir. Dalları sarkık yapıda olan türleri bu özellikleri ile de oldukça dekoratiftirler.
Liquidambar
(sığla, amberağacı): Hamamelidaceae
familyasından olan bu cinsin türleri az sayıdadır. Türkiye'de doğal olan L. orientalis
endemik bir türdür. Sığlalar dayanıklı, odunsu, yaprakdöken ağaçlardır.
Ağaçlar
dar ya da geniş konik şekillidir. Boyları 7,5-25 m kadar
uzayabilir. Yaprakları akçaağaca {Acer)
benzeyen bu bitkinin yaprak renkleri sonbaharda türlere bağlı olarak sarı veya parlak kırmızı-
turuncu olabilmektedir. Bitki nemli, iyi drenajlı ve besin maddesi yönünden zengin topraklarda iyi gelişir.
Salix (söğüt): Salicaceaae
familyasından boylu ağaç veya bodur çalı formunda, çoğunlukla yaprak döken ender olarak da herdemyeşil kalan odunsu türleri olan
bitkilerdir. Şarkıcı ve dik gelişen formları olan bu bitki de suya çok yakın ve su ile ilişkili alanlarda doğal yayılım alanı bulduğundan bu tip kullanımlar için son derece uygun bir bitkidir.
Taxodium
distichum (bataklık servisi): Pinaceae familyasından olan bu bitki
oldukça dekoratif, ibreli bitkilerden
birisidir. Dar konik formludur. 20 m kadar boylanabilir. Su ile doymuş alanlarda su kıyılarında çok iyi gelişmektedir. Yaprakları ilkbaharda yeşil, sonbaharda ise bronz renklidir.
Bu bitkilerin dışında nemli topraklarda kullanılabilecek bazı otsu, çalı ve eğrelti tipi bitkiler
ve genel özellikleri Çizelge de verilmiştir.
Hemen her mevsimde farklı özellikleri olan bu bitkiler peyzaj
mimarlarına su ile ilgili tasarımlarda geniş kullanım olanakları tanımaktadır.
Çizelge . Nemli Topraklarda Kullanıma Uygun Bazı Bitkiler ve Genel Özellikleri
(Swindells ve Mason, 1989, Söğüt, 2002).
İsim
|
Çiçek/Yaprak
|
Etkin Mevsim
|
Boyu (cm)
|
Otsu
türler
|
|||
Aconitum
napellus
|
Deniz mavisi
|
Yaz
|
120-150
|
Ajuga
pramidalis
|
Mavi
|
Yaz
|
15-30
|
Anemone
rivularis
|
Beyaz
|
Erken yaz
|
30-60
|
Anemopsis
californica
|
Beyaz
|
Yaz
|
30-45
|
Anthericum
liliago
|
Beyaz
|
Yaz
|
60
|
Aruncus
dioicus
|
Krem beyaz
|
Geç yaz
|
90-150
|
Asclepias
incarnata
|
Gül pembesi
|
Yaz
|
60-90
|
Aster
puniceus
|
Mor
|
Geç yaz
|
90-150
|
Astilbe
chinensis “Pumila”
|
Pembemsi mavi
|
Geç yaz
|
30-45
|
Bubhthaimum
salicifolium
|
Sarı
|
Yaz
|
45-60
|
Cardamine
pratensis
|
Leylak
|
İlkbahar
|
30-45
|
Eupatorium
ageratoides
|
Beyaz
|
Yaz
|
60-120
|
Euphorbia
palustris
|
Sarı-yeşil
|
Yaz
|
45-90
|
Filipendula
purpurea
|
Koyu pembe
|
Orta-geç yaz
|
60-120
|
Gratiola
officinalis
|
Beyaz, mor çizgili
|
Yaz
|
30
|
Gunnera
magellanica
|
Yeşil yaprak
|
Yaz
|
7,5
|
G.
manicata
|
Yeşil yaprak
|
Yaz
|
180-240
|
Hemerocallis
fulva
|
Turuncudan kavrengine
|
Yaz
|
90-120
|
Hosta
crispula
|
Mor, yeşil ve beyaz yaprak
|
Yaz
|
60-75
|
Iris
aurea
|
Altın sarısı
|
Erken yaz
|
120
|
Iris
tür ve çeşitleri
|
Sarı, mor, mavi
|
Yaz
|
60-75
|
Ligularia
clivorum
|
Turuncu
|
Geç yaz
|
90-120
|
Lobelia
cardinalis
|
Kırmızı
|
Geç yaz
|
60-90
|
Lobelia
tür ve çeşitleri
|
Sarı, turuncu, kırmızı, mavi, mor
|
Geç yaz
|
60-90
|
Lysichiton
americanum
|
Sarı
|
İlkbahar
|
60-90
|
Lyimachia
nummularia
|
Sarı
|
Yaz
|
5
|
Lythrum
salicaria
|
Kırmızı-mor
|
Orta-geç yaz
|
120
|
Mimulus
cardinalis
|
Kırmızı turuncu
|
Geç yaz
|
45-60
|
Parnassia
palustris
|
Beyaz
|
Erken yaz
|
15-30
|
Peltiphyllum
peltatum
|
Pembe, yaprak bronz yeşil
|
İlkbahar
|
45-90
|
Petasites
japonicus
|
Yeşilimsi beyaz
|
Erken ilkbahar
|
150
|
Phormium
tenax
|
Bronz yeşil yaprak
|
İlkbahar, yaz, sonbahar
|
90-150
|
Primula
alpicola
|
Sarıdan beyaza
|
Yaz
|
15-60
|
Primula
tür ve çeşitleri
|
Beyaz, sarı, turuncu, kırmızı, mor, pembe
|
Geç ilkbahar
|
15-75
|
Rheum
palmatum
|
Krem beyaz, yeşil yaprak
|
Yaz
|
150-180
|
Rodgersia
tabularis
|
Krem beyaz, yeşil yaprak
|
Yaz
|
90-120
|
Schizostylis
coccinea
|
Kırmızı
|
Sonbahar
|
30-60
|
Symplocarpus
foetidus
|
Mor sarı
|
İlkbahar
|
75-90
|
Trollius
asiatus
|
Koyu sarı
|
İlkbahar
|
30-45
|
Eğreltiler
|
|||
Dryopteris
palustris
|
Mat yeşil
|
İlkbahar, yaz
|
30
|
Matteucia
struthiopteris
|
Parlak yeşil
|
İlkbahar, yaz
|
90
|
Onoclea
sensibilis
|
Pembeden yeşile
|
İlkbahar, yaz
|
45-60
|
Osmunda
regalis
|
Yeşil
|
İlkbahar, yaz
|
120-180
|
O.
regalis çeşitleri
|
Yeşil, mor-yeşil
|
İlkbahar, yaz
|
90-180
|
Woodwardia
virginica
|
Zeytin yeşili
|
İlkbahar, yaz
|
60
|
Çalılar
|
|||
Cornus
alba
|
Gövde kırmızı
|
Kış
|
120
|
Cornus
tür ve çeşitleri
|
Gövde kırmızı, sarı yaprak sarı-yeşil
|
Kış
|
90-120
|
Salix
alba “Chermesina”
|
Gövde turuncu-kırmızı
|
Kış
|
120-150
|
S.
daphnoides
|
Gövde mor
|
Kış
|
120-150
|
Vaccinum
angustifolium
|
Çiçek beyaz, kırmızı lekeli, sonbaharda
yapraklar kırmızı, meyve mavi-siyah
|
İlkbahar, yaz
|
150
|
Her gruptaki bitkiler tek tek ele alınırken
kullanılan kaynaklar, sürekli tekrarlamanın yaratacağı olumsuzluklar gözönüne alınarak metin içerisinde verilmemiştir. Bitkilerin özellikleri ile ilgili bilgiler Altınayar, 1988; Atay, 1984; Bartrum, 1968; Birdsel, 1987;
Ferguson, 1984; Hamlyn, 1969; Makaklı, 1982; Polunin,
1969; Rotaj ve Horeman. 1977; Seçmen, 1994; Seçmen ve Leblebici, 1987; Swindells ve
Mason, 1989; Sutton. 1988; Yaltırık ve Efe, 1989; Weymar,l988'dan alınmış, kullanımlarına yönelik bilgiler ise genel düzenleme ilkelerinden yola çıkılarak oluşturulmuştur.
8.1.
Kıyı
Bitkileri
Bu bitkiler genellikle su kıyılarında sürekli ıslak olan topraklarda
(çamurda) ya da birkaç santimetre derinliği olan sularda yetişen bitkilerdir. Bu bitkilerin bırkısmı belirli dönemlerini normal toprak koşullarında da geçirebilmektedirler. Çizelge 6'da bazı kıyı bitkileri ve belirgin özellikleri verilmiştir.
Çizelge 6. Bazı
Kıyı
Bitkileri ve Belirgin Özellikleri (Swindells
ve Mason.1989).
Acorus calamus
|
Koyu yeşil
|
Yaz
|
90
|
A.c. “varegatus
|
Yeşil, krem ve kırmızı
|
Yaz
|
60-90
|
A.
A.
Gramineus
|
Koyu yeşil
|
Yaz
|
15
|
A.g.”variegatus”
|
Krem
|
Yaz
|
15
|
Alisma plantago-aquatica
|
Pembe ve beyaz
|
Yaz
|
60-90
|
A.
A.
parviflora
|
Beyaz ve pembemsi
|
Yaz
|
30-75
|
A.
A.
ranunculoides
|
Kırmızı, pembe
|
Geç yaz
|
15
|
Butomus umbellatus
|
Pembe
|
Geç yaz
|
60-90
|
Calla palustris
|
Beyaz, turuncu-kırmızı meyveli
|
İlkbahar-sonbahar
|
15-30
|
Caltha leptosepala
|
Beyaz
|
Geç ilkbahar
|
15-45
|
C. palustris
|
Altın sarısı
|
İlkbahar
|
30-60
|
C.p. alba
|
Beyaz
|
İlkbahar
|
30-45
|
C.p. “Flore Pleno”
|
Katlı altın
sarısı
|
İlkbahar
|
15-30
|
C. polypetala
|
Altın sarısı
|
İlkbahar
|
60-90
|
Carex pendula
|
Kahverengi
|
Yaz
|
90-120
|
R. Riperia “Aurea”
|
Sarı yapraklı
|
İlkbahar-yaz
|
30-75
|
C.r. “Variegata”
|
Yeşil ve beyaz yapraklı
|
İlkbahar-yaz
|
30-75
|
Cotula coronopifolia
|
Sarı
|
Yaz
|
15
|
Cyperus longus
|
Kahverengi
|
Yaz
|
90-120
|
Vegetus
|
Kırmızımsı kahverengi
|
Yaz
|
30-60
|
Damasonium alisma
|
Beyaz
|
Yaz
|
15-20
|
Decodon verticillatus
|
Pembe kırmızı, sonbaharda kırmızı yaprak
|
Yaz
|
90-120
|
Eriophorum latifolium
|
Beyaz
|
Erken yaz
|
30-45
|
E. angustifolium
|
Beyaz
|
Erken yaz
|
30-45
|
Glyceria aquatica
|
Yeşil-krem yaprak
|
Yaz
|
60-120
|
Houttuynia cordota
|
Krem; mor yapraklı
|
Yaz
|
15-30
|
Hypericum elodes
|
Sarı
|
Yaz
|
8-15
|
Iris laevigata
|
Mavi
|
Erken yaz
|
60-90
|
Juncus
effusus
“Spiralis”
|
Yeşil yaprak, kıvrımlı
|
Yaz
|
30-45
|
Ludwigia palustris
|
Yeşil yapraklı
|
Yaz
|
30
|
Mentha aquatica
|
Leylak pembe
|
Yaz
|
30-45
|
Menyanthes trifoliata
|
Beyaz
|
İlkbahar
|
20-30
|
Mimulus luteus
|
Sarı
|
Yaz
|
20-30
|
Myosotis scorpioides
|
Mavi
|
Yaz
|
20
|
Narthecium ossifragum
|
Sarı
|
Yaz
|
20-30
|
Peltandra alba
|
Beyazımsı yeşil
|
Yaz
|
45
|
Phragmites australis
|
Gümüşi beyaz
|
Yaz
|
150
|
Polygonum amphibium
|
Kırmızı
|
Geç yaz
|
Yüzen yapraklar
|
Pontederia cordata
|
Mavi
|
Geç yaz
|
60-90
|
Preslia cervina
|
Mavi
|
Geç yaz
|
30
|
Ranunculus flammula
|
Altın sarısı
|
Erken yaz
|
25-30
|
Rumex hydrolapathum
|
Koyu kırmızı yapraklar
|
Sonbahar
|
300<…
|
Sagittaria japonica
|
Beyaz
|
Yaz
|
45-60
|
Sparganium erectum
|
Yeşil
|
Yaz
|
45-90
|
Saqururus cernuus
|
Krem beyaz
|
Yaz
|
30
|
Scirpus lacustris
|
Koyu yeşil yapraklı
|
Yaz
|
60-90
|
Triglochin palustris
|
Yeşilimsi beyaz
|
Yaz
|
30
|
Typha angustifolia
|
Kahverengi
|
Geç yaz
|
90-180
|
Veronica beccabunga
|
Mavi
|
Yaz
|
15-20
|
Zizaniz aquatica
|
Yeşil
|
Yaz
|
180-240
|
Atıksuların Phytoremediation Teknikleri ile Arıtılması
Atıksu arıtımında
amaç, atıksuyun deşarj edildiği ortamlarda insan sağlığı ve ekolojik denge üzerinde
oluşabilecek zararlanmaların en az düzeye indirilmesidir. Atıksu arıtımının
işlemleri şu şekilde özetlenebilir.
*Askıdaki katı
maddelerin uzaklaştırılması,
* Zararlı ağır
metal ve zehirli bileşiklerin uzaklaştırılması
*Biyolojik olarak
parçalanabilen organik maddelerin uzaklaştırılması
* Alıcı ortam
durumuna bağlı olarak azot ve fosforun uzaklaştırılması
* Patojenik
organizmaların yok edilmesi.
Atıksu
parametrelerinden hangisinin ne derecede arıtılacağı, kanunlar ve
yönetmeliklerle tespit olunmaktadır.
Alıcı ortamların kirlilik özümseme kapasitelerine bağlı olarak belirlenen
deşarj standartları ülkeden ülkeye
farklılıklar gösterebilmektedir. Bir akarsuya yapılacak deşarj ile bir deniz
ortamına veya bir göl ortamına yapılacak deşarj kriterleri değişik olmaktadır.
Arıtılmışsular, eğer sulama suyu olarak kullanılacaksa, sulama suyu
standartlarına göre arıtım kademelerinin belirlenmesi gerekmektedir.
Endüstriyel atıksular için evsel atıksulara göre tamamen farklı standartlar
kullanılmaktadır. Türk Çevre Kanunu'nun "Su Kirliliğinin Kontrolü" Yönetmeliğinde
toplam nüfusa bağlı olarak farklı arıtma metotları için evsel atıksu deşarj standartları
belirtilmiştir. Aynı yönetmelikte endüstriler için ve deniz ortamına yapılacak
atıksu deşarjları için de standartlar yer almaktadır (Dağ, 2011).
Evsel atık suların
arıtılmasında için oluşturulmuş yapay sulak alanlar ile phytoremediation tekniklerinin kullanılması ülkemizde de
görülen bir yaklaşımdır. Diğer yandan sanayii üretiminde kullanılan atık
suların doğaya verilemeden önce çökeltme veya soğutma havuzlarında bekletilerek
doğaya verilmesi de yaygın bir arıtma sistemidir. Ancak ABD‘nin Oregon eyaletinde
bulunan Albany ve Millersburg kentlerinin ATI Wah Chang Metal şirketi ile
ortaklaşa yürüttükleri projede bu yaklaşımlar kamu ve özel sektörün
ortaklığında yeni bir aşamaya getirilmiştir. Doğada yaşanan süreçleri taklit
esasına dayanan suyun soğutulması ve temizlenmesinde mühendislik ürünü bir
yapay sulak alan inşaa edilmiştir. Albany-Millersburg Konuşan Su Bahçesi
(Talking Water Garden) adındaki bu alan Birleşik Devletler çapında kamu özel
yatırım ortaklığının ortaya koyduğu ilk mühendislik projesi olma özelliğini taşımaktadır.
Evsel ve endüstri
kaynaklı atıkların doğal yöntemlerle temizlenmesini amaçlayan oluşturulmuş atık
su akış alanı aynı zamanda birçok farklı bitki ve hayvan türüne de habitat oluşturmaktadır.
Bunun yanında temizlenen su da güvenli
bir şekilde Willamette Akarsuyuna bırakılarak su döngüsünün devamlılığı
sağlanmaktadır (şekil ). Alanda bölgenin sucul habitatını korumak amacıyla
eyalet doğa koruma bölümü tarafından atık su içerisine deşarjlara da günlük
limitler getirilmiştir. Bu sayede akarsuya bırakılan suyun akarsuyun doğal
sıcaklığını bozmaması ve aşağı havzada kirliliğin birikmemesi sağlanmıştır.
Şekil . Konuşan Su
bahçesi (Talking Water Garden) Albany-Millersburg-ABD, Orijinal
Genel olarak
özetlenecek olursa konuşan su bahçesi projesinin tasarım amaçları;
* Su sıcaklığını düşürme
veya kontrol altında tutarak bölgede bulunan hassas balık habitatlarını koruma,
*Suda bulunan
kirleticilerin seviyesini doğal olarak arıtıp temizleyerek su kalitesini arttırma
ve bu yolla 1000 kg nitrojen ve 20 kg fosforu temizlemek,
* Kıyı ormanlık
alanlarını ve sulak alanları doğal bitki örtüsünü kullanarak onarmak,
*Yoğun endüstriyel
faaliyetler için kullanılan bir alanda yaban yaşamının yaşayabileceği bir ortam
oluşturarak mevcut türlerin habitatını korurken diğer türler için habitat gelişimi
sağlamak,
*Bölgedeki kentler
için doğal çekim alanı oluşturarak bölgede bulunan Willamette Nehri tarihi
bölgesi ile bütünleştirmektir (Anonim, 2011)
KAYNAKLAR
SÖĞÜT, Z., 2002. Su Bitkileri ve Peyzaj Mimarlığında Kullanımı, ÇÜ.ZF. Genel yayın No:122, Ders Kitapları Yayın No:A-35, Adana, s.204.
BARTRUM, D., 1968. Water in the Garden. John Gifford LDD. 125 Chaning Cross Road London Wc 2, 174 p.
ERDOĞAN, R., Z.
ZAİMOĞLU, E. OKTAY, 2011. Çöp Depo
Alanlarının Rehabilitasyonunda Phytoremediatıon Teknikleri, I.
Ulusal Akdeniz Orman ve Çevre Sempozyumu, 26-28 Ekim 2011, Bildiriler,
s.1217-1226, Kahramanmaraş.
DAĞ, C.M., 2011. Evsel Nitelikli Atıksuların Arıtma Prosesleri, http://www.biokimaritma.com/Evsel_Nitelikli_Atyksularyn_Arytym_Yontemleri.pdf.
Anonim, 2011a. 8. International Phytotechnology Conference Workshop Paper, Portland Oregon, USA.www.talkingwatergardens.com
0 yorum:
Yorum Gönder