SU YAPILARINDA BİTKİSEL TASARIM
Tarih Boyunca suyun kullanım şekilleri incelendiğinde, her ulusun veya toplumun suyu değişik amaçlarla, ama mutlaka kullandığı görülmektedir. Suyun yaşam için vazgeçilmez bir eleman olmasının yanı sıra, akışkan yapısı onun farklı biçimlerde kullanılmasına olanak vermiştir.
Eski Mısır’da su Nil’den kanallarla havuz ve göllere akıtılmış, Babil’in Asma Bahçeleri’nde teraslara kadar yükseltilmiştir. Eski İran bahçelerinde su en önemli eleman olarak ortaya çıkmıştır. Roma saray ve villa bahçelerinde, Fransa’daki saraylarda ve İngiltere’deki bahçelerde değişik sanat akımları içerisinde suyun başlıca elemanlardan biri olarak kullanıldığı görülür. İspanya’da iç bahçelerde kullanılan su, uzak doğuda Çin ve Japonya’da, Hindistan’daki düzenlemelerde de yaygın olarak görülmektedir.
Su bitkilerinin su içerisindeki havuz ve göletlerde olduğu bildirilmektedir (Akdoğan, 1974, Aslanboğa, 1983, Bartrum, 1968, Gültekin, 1981, Uzun, 1987, Söğüt, 2002).
Mısır’da M.Ö. 1400-1167 yıllarında firavun sarayı önündeki görkemli gölet içerisinde papirüs (Cyperus papyrus) ile nülifer (Nymphea lotus), daha sonra da Nelumbo nucifera’nın yoğun olarak su içerisinde kullanıldığı bildirilmektedir. Roma’da 312-337 yıllarında 15 adet büyük su bitkisi havuzu olduğu, 19. Yy’da İngiltere’ye dünyanın daha sıcak bölgelerinden getirilen su bitkileri için seralar içerisine havuzların yapıldığı, hatta bu havuzların Victoria amazonica gibi dev yapraklara sahip bitkileri içine alacak büyüklükte olduğu bildirilmektedir (Bartrum, 1968, Aslanboğa, 1983). Hindistan, Seylan ve Çin gibi ülkelerde Nelumbo cinsi doğal olarak yetiştiği için doğudaki saray bahçelerindeki havuzlar içerisinde bu bitki dekoratif olarak kullanılmıştır. Çinli Budistler nilüferleri saflığın temsilcisi olarak kabul etmiş ve su içerisinde dekoratif amaçlı olarak kullanmışlardır (Akdoğan, 1974). Eski Hindistan ve Çin’de Buda’nın bu bitkinin çiçeğinin kalbinden doğduğuna inanıldığı ve Budistlerce saygı gösterildiği bildirilmektedir (Swindells ve Mason, 1989, Söğüt, 2002).
19. yüzyılın başlarından itibaren Amerika ve Uzak Doğu’dan Batı Avrupa’ya birçok su bitkisinin getirilmesi ile, düzenlemelerde bitkiye uygun çevre yaratma çabaları ortaya çıkmıştır. Bu dönemde kaya bahçelerinde şelalelerin kullanılması, havuzlara uzanan kaskatlar ve bu kaskatların gerisinde mağara benzeri yapılar oluşturulması yaygınlık kazanmıştır. Su bitkilerinin Avrupa’ya getirilmesi ile birlikte bitkilerde ıslah ve üretim çalışmaları da başlamıştır. Böylece su bitkilerinin çeşitleri ile birlikte konuyla ilgili bilgide de artış olmuştur (Bartrum, 1968; Swindells ve Mason, 1989, Söğüt, 2002).
Günümüzde teknolojinin gelişmiş olması nedeniyle su bahçeleri teraslar, çatılara kadar hatta iç mekanlara kadar uzanmaktadır. Su bitkilerinde de çeşitlerin piyasada tüketiciye sunulmaya hazır olması da bu oluşumu hızlandırmıştır. Ancak ülkemizde su bitkilerine yönelik belirgin bir kullanım ve buna bağlı olarak bir pazar da henüz bulunmamaktadır (Söğüt, 2002).
7.1.   Su Bitkilerinin Kullanım İlkeleri
Bir çevre düzenlemesi içerisinde suyun ve su içerisinde de bitki kullanımının genelde düzenlemenin değerini bir kat daha arttıracağını söylemek yanlış olmaz. Su bitkilerinin kullanımını iklim başta olmak üzere su durumu ve topoğrafik yapı gibi çevresel faktörler ve bitki ile ilgili özellikler sınırlandırmaktadır.
Genelde olduğu gibi su bitkileri de formal veya informal olarak düzenlenebilmektedir. Su bitkilerinin formal olarak düzenlenmesi dahaçok küçük alanlardaki su yüzeylerinde yapılmaktadır. Eğer küçük bir
alandaki su yüzeyinde informal bir düzenleme yapılacak olursa, alanda kargaşa yaratılması oldukça muhtemeldir. Bu gibi küçük su yüzeylerinde az bitki türü ile formal bir düzenleme yapılması etkinliğin çok olmasını sağlar. Büyük alanlarda ise yine genel düzenleme şekli dikkate alınarak formal veya informal düzenlemeler yapılabilir. Ancak büyük su yüzeylerinde formal düzenleme yapmak oldukça fazla emek ve zaman gerektirir.
Su bitkilerinin düzenlenmesinde genel bir ilke olarak su yüzeyinin tamamının bitki ile kapatılması düşünülmemekledir. Uzun (I997)'a göre bir su yüzeyinin 1/3'ü veya 1 /4'ü bitki ile kaplanmış olmalı, geri kalan alan bitkisel yapının yansıması için açık olarak planlanmalıdır. Ancak düzenleme çok sığ sularda ve sürekli nemli topraklarda düşünüldüğünde bazı özel amaçlar için su yüzeyi tamamen bitki ile kaplı olarak da planlanabilir (Söğüt, 2002).
7.1.1. Alanla ilgili Özellikler
Bir bitkinin herhangi bir alanda kullanımını etkileyen en önemli faktörlerden biri o alanın iklimsel özellikleridir. Alandaki iklimsel özellikler hem suyun hem de bitkinin kullanım şeklini etkilediği gibi bitkinin alanda kullanılıp kullanılamayacağını da etkilemektedir. Burada kullanımı sınırlayıcı çevresel koşullar içerisinde en önemli olan sıcaklıktır. Birçok su bitkisi tropik kökenli olup, düşük sıcaklıklara çok fazla dayanıklı değildir. Örnek olarak tropik kökenli nilüferler verilebilir. Bu bitkilerin iklimin uygun olmadığı yerlerde çok yıllık olarak kullanılması mümkün olmaz. Ancak bu bitkilerin tıpkı mevsimlikler gibi tek yıllık olarak kullanımı mümkündür (Bartrum, 1968). Ayrıca uygun olmayan çevre koşullarında bitkinin uygun ortamlarda saklanılarak kullanılabilmesi de olasıdır. Kullanılan suyun derinliği güneşlemeye bağlı olarak su sıcaklığını da etkileyecektir. Suyun fazla ısınması da bitki kullanımında sınırlayıcı bir etkendir. Doğal yaşam ortamı serin sular olan su bitkilerinin bu gibi alanlarda kullanılmamak gerekir. Eğer mutlaka kullanılması düşünülüyor ise, ortamın sıcaklığını azaltıcı önlemlerin alınmalıdır. Gölgeleme veya taze su eklenmesi bu önlemler içerisindedir.
Yaz ayarında sıcaklığın fazla artışının yanında kışın soğuk geçen bölgelerde suyun belirli bir sıcaklığın altına düşmesi veya donması da bitki kullanımını sınırlandırmaktadır. Özellikle tropik kökenli veya hassas olan tür veya çeşitlerde çevresel koşulların uygun olmadığı zamanlarda bitkilerin sağlıklı olarak kalabilmeleri beklenir. Aksi halde kullanılan birçok bitki elden çıkar. Bu gibi hassas su bitkilerinin saksılar içerisinde kullanılması ve koşulların uygun olmadığı kış aylarında sera gibi kapalı yerlerdeki havuzlara veya küvetlere aktarılması gerekebilir. Alandaki ışık veya ışıklanma durumu da su bitkilerinin kullanımını etkilemektedir. Su bitkilerinin tamamı fotosentez için çok ya da az ışığa gereksinim duymaktadır Ancak ışığın şiddeti yönünden istekleri tıpkı kara bitkilerinde olduğu gibi birbirinden farklıdır. Bazı su bitkilerinin yaşamlarını sürdürebilmeleri için su üzerinde gölgenin oluşması gerekir. Örneğin nilüferlerin birçok çeşidi yarı gölgeli suya gerek duymaktadır. Bazı bitkiler ise tümüyle güneş ışığı alan ortamlarda yetişirler. Bu durumda suyun kenarında suyu gölgeleyecek bitkisel materyalin ya seçilmemesi ya da gölge yapmayacak şekilde düzenlenmesi gerekir. Büyük su alanlarında su yüzeyinde gölge alanlar sağlamak için uzun boylu ve kümeli formlu kıyı bitkileri kullanılabilir (Söğüt, 2002).

Suyun kullanıldığı alanın büyüklüğü de kullanımla ilgili bazı standartlar getirmektedir.  Ölçüde uyum sağlamak için büyük alanlarda büyük, küçük alanlarda ise küçük bitki veya bitki grupları ile düzenleme gereklidir. Oldukça geniş bir alanda kullanılan su içerisindeki bitkiler alanla bağlantılı olarak özellik göstermekle birlikte, çevreden kolaylıkla algılanabilecek nitelik ve yoğunlukta olmayı gerektirir. Alanın büyüklüğü hem bitki seçimini hem de kullanılacak bitki sayısını etkilemektedir. Dar alanlarda kullanılan su bitkilerinin seçimi de yine genel düzenleme ile ilişkili olarak değişmekle birlikte daha sınırlı sayıda ve çok hızlı büyüyüp gelişmeyen tür ve çeşitlerin seçimini
gerektirmektedir. Olduk
ça küçük bir alanda hızlı büyüyüp gelişen ve büyük bir yapıya sahip olan bitkilerin kullanımı ancak bazı özel amaçlar çın uygun olabilir. Genelde istilacı olarak nitelenen bu bitkilerin kullanımına ancak geniş alanlarda yer verilmelidir. Suyun kullanıldığı alanın eğimi de bitki kullanımını etkilemektedir. Eğimli bir alanda oluşturulan su yüzeyi durgun veya tümüyle hareketli olabilir. Bundan başka su durgun ve hareketli olarak kombine edilmiş de olabilir. Hem suyun durgun ya da hareketli olmasına göre bitki seçimi yapılmalıdır, hem de suyun algılanmasının engellemeyecek şekilde bitkilerin düzenlenmesi gerekir. Bu gibi düzenlemelerde eğer su bitkileri ön plana çıkarılacak ise  düzenlemede kullanılan bitkiler planlama ilkelerine bağlı kalınarak bir yönlendirme içerisinde olmalıdır. Böylece eğimli alanda yapılan genel düzenlemeye de bağlı kalınmış olunur. Düzenlemede seçilecek bitkilerle genel düzenlemede sağlanmış olan eğimi vurgulama ya da azaltma etkisi
olu
şturulabilir. Hareketli ve durgun su kullanımının kombine edildiği alanlarda aynı bitkinin değişik su ortamlarında yetişen türleri seçilebilir. Böylece farklı su tiplerine uyum sağlamış aynı bitkinin
farkl
ı türlerini kullanmak şansı ortaya çıkmaktadır.  Buna ömek olarak Ranunculus fluitans ve Ranunculus aquatilis türleri verilebilir. R. fluıtans hareketli, R. aquatilis ise durgun sularda kullanıma uygun olan
bitkilerdir. Suyun kullan
ıldığı alanda var olan bitkiler genel düzenlemeyle birlikte su bitkilerinin kullanımı ve düzenlenmesini de etkilemektedir. Su yüzeyinin çevresinde varolan bitkilerin büyüklük ve formları ile dokuları su içerisinde de benzer özelliklerin seçilmesini gerekli kılabilir. Mevcut bitkilerin su yüzeyine etkileri de bitki seçimi ve kullanımını etkilemektedir. Alanın kullanım şekli ve alandaki sirkülasyon da su bitkilerinin kullanımını etkilemektedir. Su yüzeyinin bir yolun yakınında olması su bitkilerinin tek taraflı düzenlenmesini gerektirebilir. Su yüzeyinin yola yakınlığı, şekli ve büyüklüğü bitkilerin seçimi ve kullanımını etkiler. Bir yolun yakınında düzenlenen ve yola paralel şekilde planlanmış, dar, fakat uzun bir su yüzeyi bitkilerin yoldan algılanması esas alınarak düzenlenir, bu da mevsimlik veya çok yıllıklardan oluşturulmuş bir bordur etkisi yaratır. Ancak geometrik olarak planlanmış su yüzeylerinde bu şekle bağlı kalınarak bitki düzenlemesi yapılır. Su yüzeyinin tek veya çok taraftı olarak düzenlenmesi su yüzeyinin alandaki konumu ve bakış açılarıyla ilişkilidir. Genel düzenleme ilkeleri içerisinde alandaki su da bir düzenleme elemanıdır. Su. eğer sadece bitki kullanımı için bir alan oluşturuyorsa genel ilkelerin içerisinde yeralan vurgu, uyum, zıtlık gibi düzenleme ilkelerine uygun biçimde düzenlenmeli sadece kendi içerisinde bir bütün olarak düşünülmemelidir. Tümüyle vurgu elde edilmek istenmiyorsa alana geçişi sağlayacak bitkisel materyal kullanılmalıdır. Su alanı çevresinde kaba dokulu bitkiler kullanılmış ise. su kıyısında da Gunnera bitkisinin kullanımı su ile alan arasındaki geçişi sağlayacaktır. Su yakınında bitki bordürleri bulunuyorsa İris ve Calla gibi bitkiler bu alanla suyun birbirine bağlanmasında rol oynarlar. Su bitkilerinin kullanılması ancak suyun varlığına bağlıdır. Eğer bulunulan çevrede su yeterli miktarda bulunmuyorsa, bu durum su bitkilerinin   kullanımını   da   etkileyecektir.   Suyun   fazla oluşu yenilenebilmesini sağlayacak ve bu koşullara uygun su bitkilerine düzenlemelerde kolaylıkla yer verilebilecektir. Suyun az oluşu uygun bir bitki seçimini gerektirecektir. Bu gibi suyun yetersiz ve yenilenemez oluşu kıyı bitkilerinin, bol oluşu ise Hottonıa gibi su içi bitkilerinin kullanımında kolaylık sağlayacaktır. Su içerisinde bulunan bazı mineraller veya kirletici etmenlerin varlığı da bitki kullanımını sınırlayıcı bir faktördür. Bazı bitkiler su
i
çerisindeki minerallerden kolaylıkla etkilenebilmektedirler.

7.1.2. Bitki ile İlgili Özellikler
Bitki ile ilgili özellikler alanda kullanımlarını sınırlandırmaktadır. Bitkinin kendi yapısı ile ilgili özelliklerinin dışında, fonksiyonel olarak su ortamına etkisi de kullanımında seçimini etkilemektedir. Bitki ile ilgili özellikler aşağıda sıralanmıştır:
- Bitkinin formu-şekli: Tamamen formal olarak yapılan bu düzenlemede dağınık yapılı bir su bitkisinin kullanımı süzkonusu olmaz. Bitkinin formu düzenlemedeki kullanımı ve kullanılan bitki sayısını etkiler. Çim alanla bağlantılı ve onun seviyesindeki bir su yüzeyinde kullanılan nilüferler, çevresindeki çiçekli mevsimliklerle birlikle kullanılan kıyı bitkileri şekil yönünden uyumları isleniyorsa, doğru bir seçimdir. Su içerisindeki bitkinin formu bu şekilde bir geçişi ya da uyumu sağladığı gibi. tümüyle bir vurguyu ya da zıtlığı da yaratabilir. Çim alanla bağlantılı su ortamında nilüfer yerine dik formlu ve grup halinde büyüyen Acorus gramineus 'Variegatus'un veya İris 'in kullanımı bu amacı gerçekleştirir.
-Bitkinin çiçek ve yapraklarının özellikleri: Bir su bitkisinin yaprak ve çiçeklerinin özellikleri de kullanımı etkileyen önemli faktörlerden  birisidir.   Çiçeklerin  büyüklüğü,   rengi,   etkili olup olmaması gibi faktörler bu bitkiler ile estetik ilkelerin yaratılmasını ya da yaratamamasını sağlar. Kırmızı çiçekli nilüfer çiçekleri ile tamamen yeşilin hakim olduğu bir alanda vurgu yaratmak mümkündür. Su içerisinde kullanılan farklı renklerdeki çiçeklerle de uyum veya zıtlık gibi etkiler yaratılabilir. Bitkinin yaprak büyüklüğü, şekli, rengi, parlaklığı da kullanımını belirlemektedir. İri yaprakları ile Gunnera bitkisi oldukça dekoratif bir görünümdedir. Düzenleme içerisinde bu görünümü ile zıtlık veya vurgu yaratmak için oldukça uygun bir bitkidir Gunnera ile Pistia'nın birlikte kullanımı aynı dokudaki iki bitkinin su kıyısında ve yüzeyinde kullanımı nedeniyle bir uyum ve
ge
çiş yaratacaktır. Bitkinin Dokusu: Bazı su bitkileri oldukça ince dokulu iken (Hottoma. Mynophyilum) bazıları da oldukça kaba (Pontederia cordata) dokuludurlar Bitkilerin bu özelliklerinden yararlanılarak gerek kendi
aralar
ında, gerekse çevresi ve genel düzenleme içerisinde farklı etkiler oluşturulabilir.
Bitkinin Büyüklüğü ve Büyüme Hızı: Bir su bitkisinin büyüklüğü de kullanımı sınırlayan önemli bir faktördür. Çok büyük su alanında oldukça küçük etki yapabilecek Typha minimanın kullanımı söz konusu olamaz. Bunun tersi de özel amaçlar dışında doğru sayılabilir, özellikle sürekli nemli topraklarda yapılan bir düzenlemede hızlı büyüyen ve büyük yapılı kıyı bitkileri kullanılabilir. Bu bitkiler bir su yüzeyi ile diğer bitkiler arasında iyi bir bağlantı sağlarlar. Bitkinin büyüme hızı onun kaplayacağı son alanın büyüklüğünü belirlemek bakımından önemlidir. Bireysel rozet formlu Straiotes ile istilacı katmanlı yapıdaki Myriophyllum'un suda kaplayacağı alan farklıdır.
-Bitkinin sudaki fonksiyonu: Su bitkileri genelde suya O2 sağlarlar, ancak suya sağlanan yarar bitkiden bitkiye değişiklik göstermektedir. Bitkideki mineral madde içeriğinin bir bölümü suya geçmektedir Ancak bunun etkileri hakkında net bilgiler bulunmamaktadır. Ranunculus türlerı herhangi bir kirletici etkisinin olmadığı su ortamında yaşayabildikleri için düzenlemelerde temiz su kullanılmasını zorunlu kılarlar.

- Bitkinin Gereksindiği Su Alanının Büyüklük ve Derinliği: Su bitkileri yaşam yerlerine bağlı olarak belirli derinliklerde suya gereksinim duyarlar. Örneğin nilüferlerden bazıları 30-45 cm derinliğindeki sularda yaşamlarını sürdürebilirlerken, bir kısmı da 60-180 cm su derinliğine gereksinim duyabilmektedir. Eğer bir
d
üzenlemede kullanılan su bitkileri için suyun derinliği yeterli değilse, bitki büyüme ve gelişimi duyarlılığa bağlı olarak ya olmayacak, ya da aksaklıklar gösterecektir.

7.2.   Su   Bitkilerinin Dikimi

Hazırlanan  proje  ister  formal  isterse  informal  olsun su bitkilerinin su içerisindeki  yerlerine dikilmeleri özel  bir teknik gerektirmektedir.  Kara  bitkilerinden  farklı  olarak  su bitkilerinin çoğunun satışa sunulması, dikim yerlerine taşınması ve dikimi su ortamı içerisinde yapılmaktadır. Bitkinin sudaki yetişme ortamının kıyı ve su içi olmasına bağlı olarak bitkinin satışa sunulacağı kap şekli de değişiklik gösterecektir. Elodea canadensis bitkisi tamamen suya batık şekilde pazara sunulurken, Nymphaea cinsi bitkilerin kökleri çamur içerisinde tutturulmuş ve yaprakları yüzen formda pazara sunulmalıdır. Hydrocharis   morsus-ranae gibi yüzücü bitkilerin pazarlanması bitkilerin   bir   yere   tutunmaması,   bitkinin   serbest yüzmesi nedenlerinden daha kolay görünmektedir. Bu tip bitkilerin plantasyonu da son derece basittir. Bitkinin sadece su ile temas etmesi ile dikim işlemi yapılmış olur. Ancak gerek su içi ve gerekse yüzen köklü bitkilerin dikim işlemleri farklı uygulamaları gerektirmektedir. Kıyı bitkilerinin dikimi de özel uygulamaları gerekli kılmaktadır. Bitkinin büyüme hızı, istilacı olup olmaması da dikimde önemli bir konudur. Eğer bitki gelişimi oldukça hızlı ve bitkinin karakteri istilacı bir yapı gösteriyor ise, bu bitkinin su içerisine dikimi serbestçe yapılamaz. Bitkinin yayılım alanını daraltmak için gerekli önlemler alınmalıdır, bitkinin yayılmaması iki şekilde önlenebilir. Bunlardan ilki daha alanın hazırlanması havuzun yapımı aşamasında bu tip bitkiler için sınırlı alanların oluşturulması, diğeri ise bitki dikiminin saksılar İçerisine yapılarak yayılmalarını engellemektir. Su bitkileri için hazırlanan basit bir havuzun kesiti Şekil 1'de verilmiştir. Şekil 1'de su içerisinde bitki için oluşturulan bazı özel alan tipleri ile su içerisine doğrudan dikim şekilleri görülmektedir.

Şekil 1.   Su Bitkileri İçin Hazırlanan Basit Bir Havuzun Kesiti (Birdsel. 1987, Söğüt, 2002).

Nasıl hazırlanırsa hazırlansın su bitkilerinin dikimi için gerekli olan toprak ortamının su içerisine yerleştirilmesi gerekmektedir. Dikimde kullanılacak ortamın özelliği bitkilere göre farklılık göstermekle birlikte, genel olarak herhangi bir bahçe toprağı olabilir. Ancak bahçe toprağının hastalık ve zararlı gibi etmenleri içermemesi gerekir. Ayrıca içerisindeki yabancı ot köklerinin, kuru dal, yaprak ve kök parçalarının temizlenmesi için elenmiş olması gereklidir (Söğüt, 2002).


Dikimi etkileyen en önemli unsur mevsimdir. Su bitkilerinin dikim zamanı ilkbahar ve erken yaz dönemindedir. Geç yaz döneminde de bu bitkilerin dikimi yapılabilmektedir. Genel bir kural olarak bitkiler aktif olarak büyümelerini sürdürürken kolayca başka bir yere şaşırtılabilmektedirler (Swindells ve Mason. 1989). Dikimde gerekli olan kaplar değişik biçim ve materyallerdeki saksılar olabilir. Genellikle sepet şeklinde ve tüm yüzeyleri geçirgen olan saksılar su bitkilerinin dikimi için daha kullanışlıdır. Bu tip saksıların kullanımında saksıya konulan ortamın su içerisinde dağılmaması için koruyucu ve geçirgen bir başka tabakaya gerek duyulur. Bu gazete kağıdı gibi bir materyal olabileceği gibi ince dokulu bir ağ da olabilir. Dikim işlemi bitkiden bitkiye göre farklılık göstermektedir. 

Dikim sırasında normal dikim işlemlerinin dışında yapılması gereken bir diğer işlem de, dikimin bitmesinden sonra dikim yapılan ortam yüzeyinin küçük çakıl taneleri ile kapatılmasıdır. Bu işlem hem bitki köklerinin toprağa daha iyi tutunmasını sağlar, hem de toprağın su içerisine dağılmasını önler. Ayrıca balıkların bitki köklerini dağıtmaları da engellenmiş olur. Eğer bitki dikimi köksüz olarak yapılıyor ise, bu işlemin dışında bitki dallarının bir arada tutulmasını sağlamak için birbirine bağlama ve gövdeyi toprak içerisinde tutmak
i
çin bir ağırlık bağlama gibi işlemler yapılabilir. Saksı içerisine dikim yapılıyorsa bir saksı içerisine tek tür veya çeşidin (varyete) dikimi yapılmalıdır. Bitki ve saksı büyüklüğüne bağlı olarak saksı içerisine tek veya 2-3 adet bitki dikilebilir. Bitkiye göre değişmekle birlikte tek saksı içerisinde birden fazla sayıda bitkinin dikilmesi daha iyi bir görsel etki yapar veya istenilen etkinin beklemeksizin hemen oluşmasını sağlar. Havuzun dip kısmının özelliği de dikimi etkilemektedir. Özellikle kökleri için bir ortama gereksinim duyan bitkiler için dikim şeklini değiştirmektedir.

Havuz dip kısmı tamamen veya bir kısım olarak bitki dikimi sağlamak için dikim ortamı içeriyorsa dikim doğrudan dip kısma yapılabilir. Eğer havuzun dip kısmı beton veya diğer sert malzemelerden biri ile kaplı ise ve toprak konulmak istenmiyorsa bitkilerin dikimleri saksılar içerisine yapılır. Havuzun derinliği de bitki dikimini etkiler. Eğer havuz bitkinin büyüyemeyeceği bir derinlikte ise bitki istenildiği şekilde büyüyüp gelişemez. Buna örnek olarak Nymphaea bitkisi verilebilir. Bu bitki için havuz derinliği çeşitlere göre değişmekle birlikte 90-120 cm olmalıdır. Eğer havuz bitki boyundan daha derin ise bitkinin kendi yetişeceği uygun derinliğe kadar büyümesini sağlamak için havuzun içerisinde geçici yükseltiler oluşturulmalıdır. Bunlar düzgün kesimli taş, tuğla veya briket ile yapılabilir. Bitki yapraklarının su üzerinde yüzeceği yükselti üzerine saksı yerleştirilir. Bitki büyüdükçe yükseklik yavaş yavaş azaltılır ve sonunda saksı havuz tabanına kadar indirilmiş olunur. B şekilde su içerisine yerleştirilen Nymphaea bitkisi için materyal azaltma işlemi iki haftada bir yapılabilir.


7.3.   Bakım İşlemleri
Bakım işlemleri içerisinde havuzun  temizlenmesi, bitkinin gübrelenmesi, çoğalan ve sıkışan bitkilerin bölünmesi (ayrılması) gibi işlemler sayılabilir. Havuzun temizlenmesi işlemi beş-altı yılda bir ilkbahar döneminde yapılmaktadır. Tabanında önemli bir miktarda organik döküntü, suyun yüzeyinde yağlı bir tabaka ve hatta koku da varsa havuzun temizlenme zamanı gelmiş demektir. Havuzun tümüyle boşaltılması buradaki canlılar için özel dikkati gerektirmektedir. Hem hayvanların, hem de bitkilerin zarar görmeden havuzun temizlenmesini sağlamak, özellikle büyük ölçekli düzenlemelerde son derece güçtür. Bitkilerin bölünmesi, ayrılması işlemi kıyı bitkilerinde 2-3 yılda birkez yapılır. Fakat hızlı büyüyüp gelişen bitkilerde her yıl yapılan seyretme işlemi dengenin düzenli olmasını sağlar. Kökleri ile dip kısma tutunan yüzücü bitkilerin ayrılması işlemi daha fazla emek ve zamanı gerektirir. Bu tip bitkilerde yaprak, Özellikle çiçekli olanlarda çiçek büyüklüklerinin normalden küçük olması, zayıflaması bitkinin ayrılması zamanının geldiğini gösteren ölçütlerdendir. Nilüferlerden kuvvetli gelişenler 3 yılda bir ayrılmaya gerek gösterirler. Diğerleri ise 4-5 yılda bir ayrılabilirler. Elodea gibi su içi bitkilerinin her ilkbaharda sürgünlerinin dipten kesilmesi yeni ve kuvvetli bir bitki büyüme ve gelişmesini teşvik eder. Eğer bitkiler saksılar içerisinde ise bitkinin bölme işleminin yapılarak yeni bir kompost içerisine dikilmesi en iyi yollardan birisidir. Kıyı bitkilerinin bölünmesi otsu çok yıllıklara benzer şekilde yapılmaktadır. Kökler birbirinden ayrılır ve en dıştaki genç ve kuvvetli bitki grubunun yeniden dikimi yapılır. İçteki gruplar daha fazla kuru ve cansız gövde, kök ve dal içerirler. Nilüferlerde genç ve kuvvetli yan sürgünlerin geliştiği köklerin yeniden dikimi yapılmalıdır. Önceden dikimi yapılan kökler ise atılmalıdır.
Yaz döneminde havuz içi veya kenarında bakım işlemi hemen yok gibidir. Kuru çiçeklerin alınması ile bitkilerin bazılarının tohumla etrafa yayılması engellenmiş olur.
Gübreleme sucul bitkilerde yeni dikimde gereksizdir. Ancak bu bitkiler için satılan özel yapıdaki gübre plakalarının bitkinin dip kısmına yerleştirilmesi ile yapılan bir gübreleme şeklinin olduğu bildirilmektedir.  Swindells ve Mason, 1989).

Havuzun içerisine dökülen ağaç yapraklarının sonbahar ve kış dönemlerinde havuzdaki suyun yüzeyinden temizlenmesi gerekir. Eğer havuza yakın at kestanesi (Aesculus hippocastanum) gibi ağaçlar varsa bunların meyveleri suda toksik etki yaparlar. Suda yüzen bitkiler günlerin kısalması ile birlikte kış tomurcukları oluştururlar. Bu tomurcuklar toplanır ve dip kısmında biraz toprak bulunan kavanozlar içerisinde ertesi ilkbahara kadar saklanır. İlkbahar döneminde bitki gelişmeye başlayınca asıl yerlerine geçirilirler. Bu işlemin şekli ve zamanı bitkiden bitkiye değişmektedir (Söğüt, 2002).

Kıyı bitkileri içerisinde kış döneminde yeşil aksamı ölenlerin soğan, yumru veya rizomları nemli kum içerisinde ilkbahara kadar saklanıp dana sonra dikimleri yapılabilir.

8. BAZI SU BİTKİLERİ
Su bitkileri su kıyısında, yüzeyinde ve içerisinde değişik amaçlarla kullanımı olan bitkilerdir. Bu bölümde üzerinde durulan bitkiler peyzaj mimarlığı yönünden bir çevre düzenlemesinde farklı amaçlarla kullanılanların yanı sıra, ülkemizde doğal yayılımı da olanlardır. Bitkiler kıyı çizgisinin dışındaki nemli yerler de dikkate alınarak gruplandırılmış ve
- kıyı bitkileri,
- su içi bitkileri ve
- yüzen bitkiler
başlıkları altında incelenmiştir. Ancak bu şekilde bitkileri tek tek incelemeye başlamadan önce, nem seven ve su yakınlarında kullanılabilecek bitkilerden de söz etmekte yarar görülmektedir. Bir düzenleme içerisinde su bitkilerinin çevresinden ayrı düşünülmesi uygulamada bazı hataların ortaya çıkmasına neden olacaktır. Bu ilk grup içerisinde ele alınacak bitkiler suya dayanıklı olan ağaç ve çalı türleridir. Suya yakın olarak kullanılabilecek bazı ağaç cins ve türleri aşağıda kısaca özetlenmiştir
Alnus (kızılağaç): Betulaceae familyasından olan bu cinsin türleri genelde orta büyüklükte yaprak döken, parlak yeşil renkli yapraklı ve dar piramit formlu büyük çalı veya ağaçlardır. Türlerine göre 5-30 m boylanırlar. Alnus cinsinin türleri genel olarak serin ve nemli yerlerin bitkileridir. Köklerinde havanın serbest azotunu bağlayan yumrular bulunur. Doğal olarak yetiştiği alanlar deniz kıyılarındaki ormanlar, vadi tabanları, dere yatakları, bataklıklar, durgun sular gibi yerlerdir. Doğal yayılım alanlarından da anlaşılacağı gibi su düzenlemelerinin çok yakınlarında su ile ilişkili olarak kullanımı sağlayan bir cinstir.
Betula (huş): Betulaceae familyasından olan bu cinsin türleri küçük veya orta büyüklükte, ince yapılı, yaprak döken ağaçlardır. Betula cinsinin 40 kadar türü bulunur. Türkiye'de doğal olan 4 türü vardır. Soğuk iklimlere uygun bir bitki olup, genellikle derin, zengin, iyi drenajlı topraklarda gelişirlerse de nemli topraklara uyum sağlayabilir. B. nigra gibi bazı türlerinin suya dayanıklılığı daha da fazladır. Bu bitki gövde kabuk renginin beyaz olması nedeniyle oldukça dekoratiftir. Bitki tacı oldukça açık, fakat tepesi dar bitkilerdir. Dalları sarkık yapıda olan türleri bu özellikleri ile de oldukça dekoratiftirler.
Liquidambar (sığla, amberağacı): Hamamelidaceae familyasından olan bu cinsin türleri az sayıdadır. Türkiye'de doğal olan L. orientalis endemik bir türdür. Sığlalar dayanıklı, odunsu, yaprakdöken ağaçlardır.  Ağaçlar dar ya da geniş konik şekillidir. Boyları 7,5-25 m kadar uzayabilir. Yaprakları akçaağaca {Acer) benzeyen bu bitkinin yaprak renkleri sonbaharda türlere bağlı olarak sarı veya parlak kırmızı- turuncu olabilmektedir. Bitki nemli, iyi drenajlı ve besin maddesi yönünden zengin topraklarda iyi gelişir.
Salix (söğüt): Salicaceaae familyasından boylu ağaç veya bodur çalı formunda, çoğunlukla yaprak döken ender olarak da herdemyeşil kalan odunsu türleri olan bitkilerdir. Şarkıcı ve dik gelişen formları olan bu bitki de suya çok yakın ve su ile ilişkili alanlarda doğal yayılım alanı bulduğundan bu tip kullanımlar için son derece uygun bir bitkidir.
Taxodium distichum (bataklık servisi): Pinaceae familyasından olan bu bitki oldukça dekoratif, ibreli bitkilerden birisidir. Dar konik formludur. 20 m kadar boylanabilir. Su ile doymuş alanlarda su kıyılarında çok iyi gelişmektedir. Yaprakları ilkbaharda yeşil, sonbaharda ise bronz renklidir.

Bu bitkilerin dışında nemli topraklarda kullanılabilecek bazı otsu, çalı ve eğrelti tipi bitkiler ve genel özellikleri Çizelge de verilmiştir. Hemen her mevsimde farklı özellikleri olan bu bitkiler peyzaj mimarlarına su ile ilgili tasarımlarda geniş kullanım olanakları tanımaktadır.

Çizelge . Nemli Topraklarda Kullanıma Uygun Bazı Bitkiler ve Genel Özellikleri (Swindells ve Mason, 1989, Söğüt, 2002).

İsim
Çiçek/Yaprak
Etkin Mevsim
Boyu (cm)
Otsu türler



Aconitum napellus
Deniz mavisi
Yaz
120-150
Ajuga pramidalis
Mavi
Yaz
15-30
Anemone rivularis
Beyaz
Erken yaz
30-60
Anemopsis californica
Beyaz
Yaz
30-45
Anthericum liliago
Beyaz
Yaz
60
Aruncus dioicus
Krem beyaz
Geç yaz
90-150
Asclepias incarnata
Gül pembesi
Yaz
60-90
Aster puniceus
Mor
Geç yaz
90-150
Astilbe chinensis “Pumila”
Pembemsi mavi
Geç yaz
30-45
Bubhthaimum salicifolium
Sarı
Yaz
45-60
Cardamine pratensis
Leylak
İlkbahar
30-45
Eupatorium ageratoides
Beyaz
Yaz
60-120
Euphorbia palustris
Sarı-yeşil
Yaz
45-90
Filipendula purpurea
Koyu pembe
Orta-geç yaz
60-120
Gratiola officinalis
Beyaz, mor çizgili
Yaz
30
Gunnera magellanica
Yeşil yaprak
Yaz
7,5
G. manicata
Yeşil yaprak
Yaz
180-240
Hemerocallis fulva
Turuncudan kavrengine
Yaz
90-120
Hosta crispula
Mor, yeşil ve beyaz yaprak
Yaz
60-75
Iris aurea
Altın sarısı
Erken yaz
120
Iris tür ve çeşitleri
Sarı, mor, mavi
Yaz
60-75
Ligularia clivorum
Turuncu
Geç yaz
90-120
Lobelia cardinalis
Kırmızı
Geç yaz
60-90
Lobelia tür ve çeşitleri
Sarı, turuncu, kırmızı, mavi, mor
Geç yaz
60-90
Lysichiton americanum
Sarı
İlkbahar
60-90
Lyimachia nummularia
Sarı
Yaz
5
Lythrum salicaria
Kırmızı-mor
Orta-geç yaz
120
Mimulus cardinalis
Kırmızı turuncu
Geç yaz
45-60
Parnassia palustris
Beyaz
Erken yaz
15-30
Peltiphyllum peltatum
Pembe, yaprak bronz yeşil
İlkbahar
45-90
Petasites japonicus
Yeşilimsi beyaz
Erken ilkbahar
150
Phormium tenax
Bronz yeşil yaprak
İlkbahar, yaz, sonbahar
90-150
Primula alpicola
Sarıdan beyaza
Yaz
15-60
Primula tür ve çeşitleri
Beyaz, sarı, turuncu, kırmızı, mor, pembe
Geç ilkbahar
15-75
Rheum palmatum
Krem beyaz, yeşil yaprak
Yaz
150-180
Rodgersia tabularis
Krem beyaz, yeşil yaprak
Yaz
90-120
Schizostylis coccinea
Kırmızı
Sonbahar
30-60
Symplocarpus foetidus
Mor sarı
İlkbahar
75-90
Trollius asiatus
Koyu sarı
İlkbahar
30-45
Eğreltiler



Dryopteris palustris
Mat yeşil
İlkbahar, yaz
30
Matteucia struthiopteris
Parlak yeşil
İlkbahar, yaz
90
Onoclea sensibilis
Pembeden yeşile
İlkbahar, yaz
45-60
Osmunda regalis
Yeşil
İlkbahar, yaz
120-180
O. regalis çeşitleri
Yeşil, mor-yeşil
İlkbahar, yaz
90-180
Woodwardia virginica
Zeytin yeşili
İlkbahar, yaz
60
Çalılar



Cornus alba
Gövde kırmızı
Kış
120
Cornus tür ve çeşitleri
Gövde kırmızı, sarı yaprak sarı-yeşil
Kış
90-120
Salix alba “Chermesina”
Gövde turuncu-kırmızı
Kış
120-150
S. daphnoides
Gövde mor
Kış
120-150
Vaccinum angustifolium
Çiçek beyaz, kırmızı lekeli, sonbaharda yapraklar kırmızı, meyve mavi-siyah
İlkbahar, yaz
150

 Her gruptaki bitkiler tek tek ele alınırken kullanılan kaynaklar, sürekli tekrarlamanın yaratacağı olumsuzluklar gözönüne alınarak metin içerisinde verilmemiştir. Bitkilerin özellikleri ile ilgili bilgiler Altınayar, 1988; Atay, 1984; Bartrum, 1968; Birdsel, 1987; Ferguson, 1984; Hamlyn, 1969; Makaklı, 1982; Polunin, 1969; Rotaj ve Horeman. 1977; Seçmen, 1994; Seçmen ve Leblebici, 1987; Swindells ve Mason, 1989; Sutton. 1988; Yaltırık ve Efe, 1989; Weymar,l988'dan alınmış, kullanımlarına yönelik bilgiler ise genel düzenleme ilkelerinden yola çıkılarak oluşturulmuştur.

8.1.    Kıyı Bitkileri
Bu bitkiler genellikle su kıyılarında sürekli ıslak olan topraklarda (çamurda) ya da birkaç santimetre derinliği olan sularda yetişen bitkilerdir. Bu bitkilerin bırkısmı belirli dönemlerini normal toprak koşullarında da geçirebilmektedirler. Çizelge 6'da bazı kıyı bitkileri ve belirgin özellikleri verilmiştir.
Çizelge 6.   Bazı Kıyı Bitkileri ve Belirgin Özellikleri (Swindells ve Mason.1989).





Acorus calamus
Koyu yeşil
Yaz
90
A.c. varegatus
Yeşil, krem ve kırmızı
Yaz
60-90
A.       A. Gramineus
Koyu yeşil
Yaz
15
A.g.variegatus
Krem
Yaz
15
Alisma plantago-aquatica
Pembe ve beyaz
Yaz
60-90
A.       A. parviflora
Beyaz ve pembemsi
Yaz
30-75
A.       A. ranunculoides
Kırmızı, pembe
Geç yaz
15
Butomus umbellatus
Pembe
Geç yaz
60-90
Calla palustris
Beyaz, turuncu-kırmızı meyveli
İlkbahar-sonbahar
15-30
Caltha leptosepala
Beyaz
Geç ilkbahar
15-45
C. palustris
Altın sarısı
İlkbahar
30-60
C.p.  alba
Beyaz
İlkbahar
30-45
C.p. Flore Pleno
Katlı altın sarısı
İlkbahar
15-30
C. polypetala
Altın sarısı
İlkbahar
60-90
Carex pendula
Kahverengi
Yaz
90-120
R. Riperia Aurea
Sarı yapraklı
İlkbahar-yaz
30-75
C.r. Variegata
Yeşil ve beyaz yapraklı
İlkbahar-yaz
30-75
Cotula coronopifolia
Sarı
Yaz
15
Cyperus longus
Kahverengi
Yaz
90-120
Vegetus
Kırmızımsı kahverengi
Yaz
30-60
Damasonium alisma
Beyaz
Yaz
15-20
Decodon verticillatus
Pembe kırmızı, sonbaharda kırmızı yaprak
Yaz
90-120
Eriophorum latifolium
Beyaz
Erken yaz
30-45
E. angustifolium
Beyaz
Erken yaz
30-45
Glyceria aquatica
Yeşil-krem yaprak
Yaz
60-120
Houttuynia cordota
Krem; mor yapraklı
Yaz
15-30
Hypericum elodes
Sarı
Yaz
8-15
Iris laevigata
Mavi
Erken yaz
60-90
Juncus effusus
“Spiralis”
Yeşil yaprak, kıvrımlı
Yaz
30-45
Ludwigia palustris
Yeşil yapraklı
Yaz
30
Mentha aquatica
Leylak pembe
Yaz
30-45
Menyanthes trifoliata
Beyaz
İlkbahar
20-30
Mimulus luteus
Sarı
Yaz
20-30
Myosotis scorpioides
Mavi
Yaz
20
Narthecium ossifragum
Sarı
Yaz
20-30
Peltandra alba
Beyazımsı yeşil
Yaz
45
Phragmites australis
Gümüşi beyaz
Yaz
150
Polygonum amphibium
Kırmızı
Geç yaz
Yüzen yapraklar
Pontederia cordata
Mavi
Geç yaz
60-90
Preslia cervina
Mavi
Geç yaz
30
Ranunculus flammula
Altın sarısı
Erken yaz
25-30
Rumex hydrolapathum
Koyu kırmızı yapraklar
Sonbahar
300<
Sagittaria japonica
Beyaz
Yaz
45-60
Sparganium erectum
Yeşil
Yaz
45-90
Saqururus cernuus
Krem beyaz
Yaz
30
Scirpus lacustris
Koyu yeşil yapraklı
Yaz
60-90
Triglochin palustris
Yeşilimsi beyaz
Yaz
30
Typha angustifolia
Kahverengi
Geç yaz
90-180
Veronica beccabunga
Mavi
Yaz
15-20
Zizaniz aquatica
Yeşil
Yaz
180-240








Atıksuların Phytoremediation Teknikleri ile Arıtılması
Atıksu arıtımında amaç, atıksuyun deşarj edildiği ortamlarda insan sağlığı ve ekolojik denge üzerinde oluşabilecek zararlanmaların en az düzeye indirilmesidir. Atıksu arıtımının işlemleri şu  şekilde özetlenebilir.
*Askıdaki katı maddelerin uzaklaştırılması,
* Zararlı ağır metal ve zehirli bileşiklerin uzaklaştırılması
*Biyolojik olarak parçalanabilen organik maddelerin uzaklaştırılması
* Alıcı ortam durumuna bağlı olarak azot ve fosforun uzaklaştırılması
* Patojenik organizmaların yok edilmesi.
Atıksu parametrelerinden hangisinin ne derecede arıtılacağı, kanunlar ve yönetmeliklerle tespit  olunmaktadır. Alıcı ortamların kirlilik özümseme kapasitelerine bağlı olarak belirlenen deşarj  standartları ülkeden ülkeye farklılıklar gösterebilmektedir. Bir akarsuya yapılacak deşarj ile bir deniz ortamına veya bir göl ortamına yapılacak deşarj kriterleri değişik olmaktadır. Arıtılmışsular, eğer sulama suyu olarak kullanılacaksa, sulama suyu standartlarına göre arıtım kademelerinin belirlenmesi gerekmektedir. Endüstriyel atıksular için evsel atıksulara göre tamamen farklı standartlar kullanılmaktadır. Türk Çevre Kanunu'nun "Su Kirliliğinin Kontrolü" Yönetmeliğinde toplam nüfusa bağlı olarak farklı arıtma metotları  için evsel atıksu deşarj standartları belirtilmiştir. Aynı yönetmelikte endüstriler için ve deniz ortamına yapılacak atıksu deşarjları için de standartlar yer almaktadır (Dağ, 2011).
Evsel atık suların arıtılmasında için oluşturulmuş yapay sulak alanlar ile phytoremediation  tekniklerinin kullanılması ülkemizde de görülen bir yaklaşımdır. Diğer yandan sanayii üretiminde kullanılan atık suların doğaya verilemeden önce çökeltme veya soğutma havuzlarında bekletilerek doğaya verilmesi de yaygın bir arıtma sistemidir. Ancak ABD‘nin Oregon eyaletinde bulunan Albany ve Millersburg kentlerinin ATI Wah Chang Metal şirketi ile ortaklaşa yürüttükleri projede bu yaklaşımlar kamu ve özel sektörün ortaklığında yeni bir aşamaya getirilmiştir. Doğada yaşanan süreçleri taklit esasına dayanan suyun soğutulması ve temizlenmesinde mühendislik ürünü bir yapay sulak alan inşaa edilmiştir. Albany-Millersburg Konuşan Su Bahçesi (Talking Water Garden) adındaki bu alan Birleşik Devletler çapında kamu özel yatırım ortaklığının ortaya koyduğu ilk mühendislik projesi olma özelliğini taşımaktadır.
Evsel ve endüstri kaynaklı atıkların doğal yöntemlerle temizlenmesini amaçlayan oluşturulmuş atık su akış alanı aynı zamanda birçok farklı bitki ve hayvan türüne de habitat oluşturmaktadır. Bunun  yanında temizlenen su da güvenli bir şekilde Willamette Akarsuyuna bırakılarak su döngüsünün devamlılığı sağlanmaktadır (şekil ). Alanda bölgenin sucul habitatını korumak amacıyla eyalet doğa koruma bölümü tarafından atık su içerisine deşarjlara da günlük limitler getirilmiştir. Bu sayede akarsuya bırakılan suyun akarsuyun doğal sıcaklığını bozmaması ve aşağı havzada kirliliğin birikmemesi sağlanmıştır.




Şekil . Konuşan Su bahçesi (Talking Water Garden) Albany-Millersburg-ABD, Orijinal
Genel olarak özetlenecek olursa konuşan su bahçesi projesinin tasarım amaçları;
* Su sıcaklığını düşürme veya kontrol altında tutarak bölgede bulunan hassas balık habitatlarını koruma,
*Suda bulunan kirleticilerin seviyesini doğal olarak arıtıp temizleyerek su kalitesini arttırma ve bu yolla 1000 kg nitrojen ve 20 kg fosforu temizlemek,
* Kıyı ormanlık alanlarını ve sulak alanları doğal bitki örtüsünü kullanarak onarmak,
*Yoğun endüstriyel faaliyetler için kullanılan bir alanda yaban yaşamının yaşayabileceği bir ortam oluşturarak mevcut türlerin habitatını korurken diğer türler için habitat gelişimi sağlamak,
*Bölgedeki kentler için doğal çekim alanı oluşturarak bölgede bulunan Willamette Nehri tarihi bölgesi ile bütünleştirmektir (Anonim, 2011)

KAYNAKLAR

SÖĞÜT, Z., 2002. Su Bitkileri ve Peyzaj Mimarlığında Kullanımı, ÇÜ.ZF. Genel yayın No:122, Ders Kitapları Yayın No:A-35, Adana, s.204.

BARTRUM, D., 1968. Water in the Garden. John Gifford LDD. 125 Chaning Cross Road London Wc 2, 174 p.

ERDOĞAN, R.,  Z. ZAİMOĞLU, E. OKTAY, 2011. Çöp Depo Alanlarının Rehabilitasyonunda Phytoremediatıon Teknikleri,  I. Ulusal Akdeniz Orman ve Çevre Sempozyumu, 26-28 Ekim 2011, Bildiriler, s.1217-1226, Kahramanmaraş.

DAĞ, C.M., 2011. Evsel Nitelikli Atıksuların Arıtma Prosesleri, http://www.biokimaritma.com/Evsel_Nitelikli_Atyksularyn_Arytym_Yontemleri.pdf.  

Anonim, 2011a. 8. International Phytotechnology Conference Workshop Paper, Portland Oregon, USA.www.talkingwatergardens.com 

Etiket: ,

0 yorum:

Yorum Gönder