İLK YAZI “OKU”
Beni minik kızımın (Bu arada 9
yaşında 45 kilo bir hanımefendi, ona bazen Yarmagül diyorum) kollarının
arasından alan, sıcak yatağımdan çıkaran beynimden saniyede onlarcası geçen
düşüncelerle ilk yazıma başladım. İlham dedikleri şey bu olsa gerek. Ama neden
gecenin bir yarısı yatağa girip uyumaya çalışırken geldi ki? Daha münasip bir
zaman bulamaz mıydı? Ama olsun. Şükürler olsun ki geldi. Ya hiç gelmeseydi? Ne
yazacaktım? Bir sonraki derste yüzüne nasıl bakacaktım öğrencilerimin? Teşekkür
ediyorum.
Yaklaşık iki aydır tanıdığım Rus
arkadaşım İrina hayranı olduğu kişisel gelişim uzmanı Joe Vitale hakkında
sürekli övücü sözler söylüyordu. Geçenlerde Moskova’dan İrina’nın ağabeyi
geldi. Ağabey psikoterapist. Ve hipnoz yöntemi ile hastalarını tedavi ediyor.
Ve o da Joe Vitale’nin yakın takipçisiymiş. Hastalarını tedavi ederken onun
yöntemlerine başvuruyormuş. Giderek konuya ilgim arttı. “Aman şimdi İngilizce
kim okuyacak” diye kendi kendime bahaneler üretirken İrina demez mi “Joe Vitale’nin
kitapları Türkçe’ye de çevrilmiş”? Eve gelince hemen tablete(Kızım Yaz’ın IPad’)
bulduğum e-kitabı Zero Limit’i indirdim. Okumaya başladım. Tabi Yaz ile papaz
olduk. Bir yandan da iyi oldu. Tablet bende, Yaz daha az oyun oynuyor.
Kitap da “bolluk nasıl elde
edilir, kuşkucu zihinler bilmek ister, seçim bir sınırlamadır” gibi bölümlerden
oluşuyor. Self I-Dentity Ho’oponopono adlı iyileşmeye yönelik güncelleşmiş
Hawaii yöntemini tarihte ortaya çıkaran ilk kitap olma özelliğini taşıyor.
Düşünceleri arındırmak kitabın özünü oluşturuyor. Kitaba göre “huzur insanın
kedisiyle başlar”. Kitapta Dr. Hew Len’in söylediği şu söz çok ilgimi çekti: “Dışsal
olan herhangi bir şeyi düzeltmenin tek yolu İlahi Olana -ki onu Tanrı, Yaşam,
Kainat ya da kolektif gücü tarif eden herhangi bir terime-“Seni Seviyorum” demek”.
Kendimizi arındırmanın yolu özet
olarak şu şekilde yapılıyor.
Sürekli olarak, durmadan ve
hepsini Yaradan’a hitap ederek söylenen dört basit cümle var.
“Teşekkür ederim.”
“Özür dilerim.”
“Lütfen beni affet.”
“ Seni seviyorum.” Bunu Joe Vitale’nin
gurusu Dr.Hew Len’ den öğreniyorum. Doğrusu çok enteresan. Seneler önce rahmetli olan babaannem Fatma
Küçük zaten bunu biliyordu. Ben de onun tekrarlamalarından dolayı alışkanlık
edinmiştim bu sözleri. “Ya rabbi şükür. Ya Rabbi şükür. Ya Rabbi şükür. Tövbe Estağfirullah.
Tövbe Estağfirullah. Tövbe Estağfirullah. Ya Rabbi Şükür Elhamdülillah. Aklım
sensin, fikrim sensin, zikrim sensin. La ilahe İllallah.
Yeniden Ho’oponopono tekniğine dönecek
olursak:
Yaşadığımız veya hissettiğimiz
olumsuz olduğunu düşündüğümüz şeyler için,
"Özür Dilerim"
derken, Tanrı'ya içinizden size getirmiş olduğu şey için af dilediğinizi
söylüyorsunuz.
Tanrı'dan sizi affetmesini istemiyorsunuz; Tanrı'dan size sizin kendinizi affetmeniz için yardım istiyorsunuz. Bundan sonra, "Teşekkür Ederim" ve "Seni Seviyorum" dersiniz. "Teşekkür ederim dediğiniz zaman, minnettarlığınızı ifade etmiş oluyorsunuz. Sorunun onunla ilgili olan her şeyin mutlak iyiliği için çözüleceği inancınızı gösteriyorsunuz. "Seni seviyorum" tıkanık enerjinin akmasını sağlıyor. Sizi Tanrı'ya bağlıyor. Sıfır konumu saf sevgi ve sıfır limit olduğu için, sevginizi ifade ederek o konuma gelmeye başlıyorsunuz. Bundan sonra olacaklar Tanrı'ya kalmıştır. Bir şekilde harekete geçmeniz konusunda içinize bir esinlenme doğabilir. Bu her ne ise, onu yapmanız bekleniyor..
Tanrı'dan sizi affetmesini istemiyorsunuz; Tanrı'dan size sizin kendinizi affetmeniz için yardım istiyorsunuz. Bundan sonra, "Teşekkür Ederim" ve "Seni Seviyorum" dersiniz. "Teşekkür ederim dediğiniz zaman, minnettarlığınızı ifade etmiş oluyorsunuz. Sorunun onunla ilgili olan her şeyin mutlak iyiliği için çözüleceği inancınızı gösteriyorsunuz. "Seni seviyorum" tıkanık enerjinin akmasını sağlıyor. Sizi Tanrı'ya bağlıyor. Sıfır konumu saf sevgi ve sıfır limit olduğu için, sevginizi ifade ederek o konuma gelmeye başlıyorsunuz. Bundan sonra olacaklar Tanrı'ya kalmıştır. Bir şekilde harekete geçmeniz konusunda içinize bir esinlenme doğabilir. Bu her ne ise, onu yapmanız bekleniyor..
Evet arkadaşlar. Bu sözleri
gecenin bir yarısı kafamda onca tereddütle (yanlış anlaşılır mıyım korkusu)
yazdım. Bilgisayar kapandı. Alacakaranlık kuşağı gibi. Biraz önce bütün
yazdıklarım silindi sandım. Bilgisayar kendini güncelledi ve neyse ki
kurtarılmış dosyada bulabildim yazdıklarımı. Şükürler olsun. Yoksa bunun ilahi
bir haber olduğunu düşünüp yazmayı bırakacaktım. Bence yazı kurtulduğuna göre
doğru yoldayım. Umarım siz de okuduklarınızdan sıkılmamışsınızdırJ Daha yeni başlıyoruz.
Birlikteliğimiz yeni başlıyor.
Acaba batılı yazarların ticari
amaçlı sürekli kendilerini tekrarlayan kişisel gelişim kitaplarını okumakla
hata mı ediyorum? İşin doğrusu zaten bizde mevcut mu? Biz de olanı batılılar
söyleyince daha mı iyi algılıyoruz? Yoksa kendimizi onaylatmak için yine
kendimize has komplekslerimizden dolayı boşa zaman mı harcıyoruz? Batıya
gittikçe doğuya mı yaklaşıyoruz? Sorular sorun olmaya başlamadan bitmeli.
Bütün bu soruların cevabı bende.
Biliyorum. Aslında kendime haksızlık etmemeliyim. Benim için öğrenmenin doğusu,
batısı, güneyi, kuzeyi yok. Benimkisi fazla merak. Kitaplar raflarda olduğu
sürece okunacak, okunacak, okunacak. Önce bir yazarın bütün kitapları, sonra
bir yayınevinin tüm kitapları, bir konuya ait bütün kitaplar, adında ……… kelimesi
geçen bütün kitaplar. Sonu yok kitapların, sonu yok. Ne yazık ki sınır
tanımıyor benim merakım ve okuma isteğim. Teşekkür ederim Allah’ım içime
öğrenme merakını verdiğin için. Affet beni bu okuma konusunda bu kadar hırslı
olup sevdiklerimi ihmal ettiğim için. Özür dilerim paramın büyük bir kısmını
kitap satın almak için harcadığım için. Seni seviyorum………
Çok güzel bir yazı olmuş,paylaşım için teşekkürler...
YanıtlaSil