27.Temmuz.2014
ATATÜRK’Ü DİNLİYORUZ HAYRANLIK VE HAYRETLE
Bu gün benim doğum günüm. Nüfusumda üç gün önce
yazılmış sehven. Ramazan ayı girdiğinden beri günlük telaşeler ve gece gündüzün
birbirine karıştığı günler annemin evinde beni bir hayli meşgul etti. Oturup ta
iki satır yazamadım. Ama bugünün hatırası olarak bir şeyler paylaşmak
istiyorum.
Bu ay evdeki onca hastalık ve tedirgin edici duruma
rağmen başıma gelen güzel bir şey oldu. Annemde kaldığım odanın dolabını
yerleştirirken bulduğum bir kitap ben de beklenmedik bir şekilde güzel
izlenimler bıraktı. Eski bir aşkımı bulmuş gibi oldum. Unuttuğum pek çok şeyi
hatırladım. Zaten bunu uzun zamandır yapmak istiyordum. Ne mi yapmak
istiyordum? Atatürk’ü ders kitaplarının dışındaki diğer bilgilerden okumak.
Sadece bir kaç kitap aldım bu amacım için. Ama okuyamadım. Bazı gittiğim
toplantılardan edindiğim kitaplar ve incelemelerdi bunlar. Ama bu okuduğum kitap
1950’lerden kalma. “Atatürk’le Konuşmalar”,
Mustafa Baydar hazırlamış. Yeditepe yayınlarından. Bu arada Yeditepe
okullarının isminin nereden geldiğini de tahminen öğrenmiş oldum. Kitapta 22
adet Mustafa Kemal Atatürk’le yapılmış röportaj var. Ama kitap biterken
okuduğum beni çok etkiledi. Olduğu gibi paylaşmak istiyorum.
Bu röportaj 1931 yılında Mc. Arthur’e Türkiye’ye
geldiğinde yapılmış.
Avrupa’nın durumu hakkında ne düşündüğünü soran
Mc.Arthur’a Atatürk’ün cevabı şöyledir:
“Versailles muahedesi Birinci Dünya Harbi’ne sebep
olan amillerden hiçbirini bertaraf edemediği gibi, bilakis dünün başlıca rakipleri
arasındaki uçurumu büsbütün derinleştirmiştir. Zira, galip devletler, mağluplara
sulh şartlarını zorla kabul ettirirken, bu memleketlerin etnik, geo-politik ve
iktisadi özelliklerini dikkate almamışlar ve sadece husumet hislerinden mülhem
bulmuşlardır. Böylelikle bugün içinde yaşadığımız barış devresi sadece
mütarekeden ibaret kalmıştır. Eğer siz Amerikalılar, Avrupa işleriyle
ilgilenmekten vazgeçmeyerek, Wilson’un programını uygulamada ısrar etseydiniz, bu mütareke devresi uzar ve bir gün devamlı bir
barışla sonuçlanabilirdi. Bence dün olduğu gibi yarın da, Avrupa’nın geleceği
Almanya’nın alacağı duruma bağlı bulanacaktır. Fevkalade bir dinamizme sahip
olan bu 70 milyonluk çalışkan ve disiplinli millet, üstelik milli ihtiraslarını
kamçılayabilecek siyasi bir cereyana kendisini kaptırdı mı, ergeç Versailles
anlaşmasının tavsiyesine girişecektir.”
Atatürk, Almanya’nın, İngiltere ve Rusya hariç
olmak üzere, bütün Avrupa kıtasını işgal edebilecek bir orduyu kısa zamanda
oluşturabileceğini, bunun üzerine savaşın 1940-1945 seneleri arasında
başlayacağını, Fransa’nın kuvvetli bir ordu yaratmak için gereken özellikleri
artık kaybettiğini ve İngiltere’nin adalarını savunmak için, bundan sonra Fransa’ya
güvenemeyeceğini söylemiş, İtalya hakkında da şöyle demiş:
“-İtalya Mussolini’nin idaresi altında şüphesiz
büyük bir kalkınma ve büyümede başarı göstermiştir. Eğer Mussolini, olası bir
harpte, İtalya’nın görünen heybet ve azametini, harp dışında kalarak gerektiği
gibi gücünü kullanabilirse, barış masasında başlıca rollerden birini
oynayabilir. Fakat, korkarım ki, İtalya’nın bugünkü şefi Sezar rolünü oynamak
hevesinden kendisini kurtaramayacak ve İtalya’nın askeri bir kuvvet yaratmaktan
henüz çok uzak olduğunu derhal gösterecektir.”
Atatürk, Amerika’nın geçen harpte olduğu gibi bu
harpte de tarafsız kalamayacağını ve Almanya’nın ancak bu Amerikan müdahalesi
dolayısıyla yenileceğini de eklemiş ve adeta kehanet mertebesinde olan şu
hayret verici sözleri söylemiştir:
“Avrupa devlet adamları, başlıca ihtilaf konusu
olan mühim siyasi meseleleri, her türlü milli egoizmlerden uzak ve yalnız
umumun Nef’ine olarak, son bir gayret ve tam bir hüsnüyetle ele almazlarsa,
korkarım ki felaketin önü alınamayacaktır. Zira Avrupa meselesi İngiltere,
Fransa ve Almanya arasındaki ihtilaflar meselesi olmaktan artık çıkmıştır.
Bugün Avrupa’nın doğusunda bütün medeniyeti ve hatta, bütün insanlığı tehdit
eden yeni bir kuvvet belirmiştir. Bütün maddi ve manevi imkanlarını, topyekün
bir şekilde cihan ihtilali gayesi uğruna seferber eden bu korkunç kuvvet
üstelik Avrupalılar ve Amerikalılarca henüz malum olmayan yepyeni siyasi metotlar
uygulamakta ve rakiplerinin en küçük hatalarından bile mükemmelen istifade
etmesini bilmektedir. Avrupa’da ortaya çıkacak bir harbin başlıca galibi ne
İngiltere, ne Fransa, ne de Almanya’dır. Sadece Bolşevizmdir. Rusya’nın yakın
komşusu ve bu memlekette en çok harbetmiş bir millet olarak, biz Türkler, orada
cereyan eden olayları yakından takip ediyor ve tehlikeyi bütün çıplaklığıyla
görüyoruz. Uyanan doğu milletlerinin zihniyetlerini mükemmelen istismar eden,
onların milli ihtiraslarını okşayan ve kinleri tahrik etmesini bilen Bolşevikler,
yalnız Avrupa’yı değil, Asya’yı da tehdideden başlıca kuvvet halini
almışlardır.”
İnanılmaz değil mi? Nasıl bir ileri görüşlülük?
Nasıl bir öngörü? Bunun üstüne ne söylenebilir ki? Okumak lazım. Atatürk’ün
söylediği ne varsa bilmek lazım. Ben de okuduklarımı elimden geldiğince
paylaşacağım.
Son orucu bugün tutuyoruz. Yarın Bayram. Erken
kalkalım. Sağlık, afiyet, mutluluk ve sevgi dolu şeker gibi bir bayram diliyorum.
0 yorum:
Yorum Gönder